KUZEY AFRİKA’DA MASALSI YOLCULUK: FAS
Rengarenk medinaları, uçsuz bucaksız çölleri, sayısız filme sahne olan palmiyeli vahaları, geçit vermez dağları ve çarpıcı mimarisi ile Fas, efsanevi Kazablanka, imparatorluk şehri Rabat, büyüleyici Fez ve egzotik Marakeş ile birlikte Kuzey Afrika’nın kapılarını aralıyor. Hollywood’un unutulmaz filmi Casablanca ile tanınan ve filmle aynı adı taşıyan Fas’ın bu gizemli şehri, aynı zamanda ülkenin en büyük şehirleri arasında.
Arap, Mağrip, Akdeniz, Afrika ve Türk mutfaklarının etkisinin hissedildiği Fas yemeklerinin ana maddesi ise et ve deniz ürünlerinden oluşuyor. Baharatın bolca kullanıldığı yemeklere bölgede tajine deniliyor. Couscous, bastilla ve harira Fas’a geldiğinizde tadına bakmanız gereken lezzetlerin başlıcaları. Sıcak bir iklime sahip olmasından dolayı Fas’ta en çok tüketilen içecek ise son derece dinlendirici olan naneli çay oluyor. Kabukları kırılarak içinden çıkan fıstığın taş değirmenlerde öğütülmesi ile elde edilen Argan yağı ise Fas’ın adeta olmazsa olmazlarından.
KAZABLANKA
Yabancı turistlerin genellikle ilk durağı Fas’ın kozmopolit kenti olan Atlas Okyanusu kıyısındaki Kazablanka olmaktadır. Marakeş Fas’ın kızıl kentiyken, Kazablanka’da beyaz kentini oluşturur. Dünyanın en büyük ikinci camisi olan ve en uzun minaresine ev sahipliği yapma özelliğini taşıyan Hassan II Camii, buraya yapacağınız yolculukta görmeniz gereken yerlerin ise başını çeker. Şehrin bütününe hükmeden cami, içerisinde 25 bin, avlusunda ise 100 bin kişinin aynı anda ibadet etmesine imkan veriyor. Okyanusun neredeyse yanı başında bulunması da cabası…
Kazablanka’nın deniz kenarında yer alan bölgesi Corniche ise deniz görmeden yapamayanların özellikle ziyaret etmekten keyif alacağı bir yer. Kentin ünlü hisarının tepesine çıkarak muhteşem deniz manzarasını seyredebilir, aynı zamanda sinagog olarak da kullanılmış olan eski hapishanesini ziyaret edebilirsiniz.
MARAKEŞ
Binbir gece masallarını anımsatan atmosferiyle şehrin ana turistik noktasını oluşturan Marakeş, 1 milyonun üzerindeki nüfusuyla Fas’ın üçüncü büyük şehri durumunda. Kızıl rengin hakim olduğu şehir, aynı zamanda kentin ana turistik noktasını oluşturuyor. Şehrin ara sokaklarındaki, daracık labirent şeklindeki yollar adeta sizi içine çeken bir girdap gibi. İç taraflara doğru ilerledikçe merakınıza yenik düşerek daha da derinlere gidesiniz geliyor. Derinlere ilerledikçe birçok yapının mozaiklerle süslü olduğunu görüyorsunuz.
Bölgede tüm dikkatleri üzerine toplayan yerlerden bir diğeri ise şüphesiz Kutubiye Camii. 12. yüzyılda yapılan bu caminin adını daha önce çevresinde bulunan kitapçılardan aldığı da rivayetler arasında. Bölgenin en güzel minarelerinden birine sahip olan caminin bahçesi de oldukça etkileyici. Şehrin egzotik yanını en güzel şekilde ortaya koyan Jemaa el Fna Meydanı ise adeta kendinizi kaybedeceğiniz bir yer. Bu meydanda yılan oynatıcılarından tutun da, sihirbaz ve falcıların ilginç gösterilerine kadar her türlü etkinliğe şahit olabilirsiniz.
Kızıl şehre geldiğinizde görmeniz gereken yerlerden bir diğeri ise 16. yüzyıla tarihlenen Ali Bin Yusuf Medresesi. Medreseye yapacağınız ziyaret için alacağınız giriş bileti ile Marakeş Müzesi’ni ziyaret edebileceğinizi de ayrıca belirtelim.
CHEFCHAOUEN
Chefchaouen (Şafşavan) adını her ne kadar Kazablanka ve Marakeş kadar duyurmamış olsa da, Rif Dağları’nın yamaçlarındaki masmavi görüntüsüyle mutlaka görülmesi gereken yerlerden biridir. Gökyüzünün eşsiz güzelliğini kıskanmışçasına şehirdeki her yapı maviye boyanmıştır, bu şehirde. İspanya’dan sürgün yiyen Musevi ve Arapların yüzyıllar önce geldiği Chefchaouen aslında bir göçmen kenti. Şimdilerde 60’ların hippi kuşağının gözde mekanı haline gelen bu yer, bugün tam bir barış ve huzur şehri olarak anılmakta.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder