Bulutların arasından gökyüzüne uzanan bir dağın tepesine
kurulmuş bir Machu Picchu son ve uzun süre kayıp olan İnka başşehri. Etrafında
nehirlerin yarattığı derin kanyonlarla çevrili tek başına sarp kayalıklar
üzerinde yükselen bu tepe nasıl olur da bir yerleşim bölgesi olur diye insanı
hayrete düşürüyor.
Kanyonun dört bir yanından yaklaşabilecek her türlü
tehlikeyi gözetlemek, gün doğumu ve batışına hakim olması, su kaynaklarına
yakın oluşu ve işlemeye elverişli kayalık yapısı ile mükemmel bir yerleşim
fırsatı sunmuş işte. Şehrin inşaasının 25 yıl sürdüğü tahmin ediliyor, önce en
alttaki surları, üzerine depreme ve erozyona dayanıklılık için kayalardan
korumaları, ardından taraça taraça ekim alanlarını, üzerine yerleşim için
evleri ve üretim alanlarını, en tepeye de tapınak, gözlem evi ve mezarları
Piramit gibi yükselen şehrin ortasında ise şehrin meydanı yerleştirilmiş.
Machu Picchu (okunuş: Maçu Piççu veya Maçu Piçu, , bugüne
kadar çok iyi korunarak gelmiş olan bir İnka antik şehridir. 7 Temmuz 2007
tarihinde Dünyanın Yeni Yedi Harikası'ndan biri olarak seçilmiştir.
And Dağları'nın bir dağının zirvesinde, 2.360 m yükseklikte,
Urubamba Vadisi üzerinde kurulmuş olup Peru'nun Cuscoşehrine 88 km mesafededir.
Şehir, İnkalı bir hükümdar olan Pachacutec Yupanqui tarafından 1450 yılları
civarında inşa ettirilmiştir. İspanyol istilacılar 1532 yılında buraları işgal
ederken sık dağlar arasında kalmış bu şehir, istilacılar tarafından fark
edilmemiş ve bu sayede zarar görmemiştir. Machu Picchu 200'den fazla merdiven
sistemiyle birbirine bağlı olan taş yapıdan oluşur. Şehrin 3000 basamağı bugün
hâӀâ gayet iyi durumdadır.
Kuruluş amacı ve anlamı tartışma
konusudur. Günümüze gelmeyi başarmış bilimsel kanıt içerikli çok fazla ipucu
bulunmamasından sadece tahminler yapılabilmektedir. Bu yüzden o zamanlardaki
adı bilinemeyen şehir, ismini bugün yakınlarda olan bir dağ zirvesinden
almıştır. Şehrin tarım alanı olarak kullanılan teraslardan oluşan bölümleri,
Eski Zirve (Quechua dilinde: Machu Picchu) denen dağın eteklerindedir. Şehrin
sonunda ise Genç Zirve (Quechua dilinde: Wayna Picchu) yükselir.
İnkalar doğaya hükmetmek yerine doğa ile uyum içerisinde
yaşayan bir topluluk. Kaderlerinin doğanın insafına kaldığını bildikleri için,
güneş, rüzgar, yağmur gibi büyük doğal güçleri tanrılaştırarak onlara ibadet
etmişler. Yaşamı aydınlatan güneş, yağmur mahsüllerini sulayarak can veren, ay
doğurganlığı yöneten, yıldızlar hem yön belirleyici hem de önemli olaylara yön
veren güçler olarak görülürmüş. Bu sayede sulama, tarım ve astrolojide çok
ileri teknikler geliştirmişler. Yıldızlar ile yönlerinini bulup, tohumlarını
ona göre ekmişler, el yapımı kanallar ile suyu tarım alanlarına taşımış ve
yüzlerce farklı tohumu taraça tekniği ile tüm şehri doyurabilecek sayıda mahsül
verebilecek verimlilikte yetiştirmişler.
Yağmur sezonunda ekip biçmekle uğraşıp, kuru sezonda ise elde
ettikleri mahsülleri, serin ve kuru kalacak şekilde kuzeye bakan tepelerde
taştan inşaa ettikleri depolarda saklamışlar. Ve şehrin tümü için yıl boyu
yiyecek sağlamayı başarmışlar. Aslında
çok yoğun bir deprem bölgesinde yer alan Machu Picchu’da dağların tepesindeki
tapınaklar ve yerleşim birimlerinin ayakta kalabilmesinin sebebi, İnkaların
uyguladığı ileri antisismik teknikleri ile inşaa etmeleri.
Yani aynı kıtada düzlüklerde birçok kabile avcı toplayıcı
olarak yaşarken, Inkalar dağların tepesinde çok gelişmiş bir yerleşik düzen
yaratmayı başarmışlar.
Taş yapıların üzerinde gördüğünüz sembollerin hepsinin özel
anlamları var. Yılan yeraltı ve su, Puma yaşadığımız dünya, akbabalar ruhsal
dünya, İnka hacı olan Chakana doğa anayı temsil ederken, bu doğa üstü güçlerin
yarattığı Ay, Güneş, Gezegenler, Yıldırım, Şimşek, Yağmur tapınılan tanrılar.
Tekstil ürünleri ise hikayelerini nesilden nesile anlatmış
için dekoratif birer kanvas ve de hem
çocuklarını hem de eşyalarını taşımak için en değerli hazineleri olmuş.
2. ve 16. yüzyıl arasında And Dağlarında ve eteklerinde
büyük bir imparatorluk kuran Güney Amerika yerli halkı. 15. yüzyılın başlarında
topraklarını genişletmek için fetihlere girişmiş İnkalar, 16. yüzyılda Büyük
Okyanus kıyısı ve And Dağları boyunca, bugünkü Ekvator ülkesinin kuzey
sınırından Şili’nin orta kesimlerindeki Maule Irmağı’na kadar uzanan ve
yaklaşık 12 milyon kişilik dev bir imparatoluk haline gelmiş. İnkalar son
derece ileri mimari teknikleri ile hala ayakta olan sulama sistemleri,
saraylar, tapınaklar ve kaleler inşaa etmişler.
Ancak 1524’de İspanya adına ilk keşif serüvenini
gerçekleştiren Francisco Pizzaro 1531’de küçük bir ordu ile geri dönerek, İnka
hükümdarı Atahualpa’yı kurduğu bir tuzağa düşürüp öldürüp, hükümdarlığı ele
geçirip, İnka topraklarında İspanyol egemenliğini ilan etti.
Çoğu katledilen İnka soyundan gelen az sayıda yerli, And
Dağlarındaki köylülere yerleşti. Bugün Peru nüfusunun %45’ini oluşturan Keçuva
(Quechua) dilini konuşan bu yerliler hala geleneksel yöntemler ile tarım ve
hayvancılık yapıyorlar.
Telefon : 0 224 225 43 43
Gsm : 0 534 835 86 85 Faks : 0 224 225 43 53 e-mail : info@perisos.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder