Seyahat bir keşiftir. Mevcut hayatından sıyrılmak ister insanoğlu.. Alıştıklarının dışında yerler görmek, bilmediği kültürleri öğrenmek ister.
Şimdi rotamızı öyle bir yere çevireceğiz ki bırakın şehir, ülke değiştirmeyi; gezdiğinizde ‘’Hayal mi, gerçek mi?’’ diye sorgulayacaksınız. Farz edin ki zaman makinesine biniyoruz ve şehrin gürültüsünden, trafiğinden, kirliliğinden kısacası bütün keşmekeşinden kurtulup, yıllar öncesine gidiyoruz. Gizemli kasabaları, görkemli şatoları, kabarık etekleriyle dolaşan prensesleri ve tabii asil prensleriyle adeta çocukluğumuzun masal diyarlarına doğru yola çıkıyoruz.
Burası neresi mi? Almanya’nın Bavyera bölgesinde bulunan ve her yıl 7 milyondan fazla insanın ziyaret ettiği turistik rota: ‘’Romantik Yol’’. Bu güzergahta öyle yerler var ki Hitler’e başkaldırtacak güzellikte.. Derler ki Hitler dönemi, savaş zamanı; yer Rothenburg. Hitler’in karşısında Rothenburg sevdalısı annesi tarafından büyütülen, müttefiklerin komutanı Amerikalı Albay bulunmakta. Öylesine seviyor ki burayı, Almanlar’a zarar vermeden geri çekilmelerini söylüyor. Ama Hitler kabul etmiyor ve diyor ki, ‘’Eğer geri çekilmek zorunda kalırsanız; çıktığınız yeri ateşe verin!’’ Zaman geçiyor, müttefikler sınıra dayanıyor. İşte o gün Rothenburg sevdalısı Albay’a kader yardım ediyor. Çünkü Almanların geri çekilmek zorunda kaldığı o gün, Hitler’in yanına giden bölge komutanının yerine vekalaten kalan teğmen emri çiğniyor, yakmaya kıyamıyor güzel Rothenburg’u.. Ve zarar vermeden çekiyor askerlerini. İşte Hitler’e bile uğrunda meydan okutabilecek güzellikteki bu yer, böyle bir mucizeyle bugün ayakta..
Romantik Yol’da Rothenburg gibi, birbirinden farklı öyküleri bulunan 27 kasaba var. Bu kasabaların en güzel tarafı, hikayelerin oluştuğu zamanın izleri bozulmadan, aynı şekilde kalabilmeleri. Bu geçmişle günümüz arasına sıkışan rotada, Ortaçağ kasabalarının zamanı aşan bir iz düşümü bulunmakta..
Şatolar ise tüm ihtişamıyla sizi kendine hayran bırakacak gerçeküstü güzelliğe sahipler. Bunlardan biri olan, Bavyera Kralı II. Ludwig’in ülkenin tüm imkanlarını kullanarak yaptırdığı Neuschwanstein Şatosu, Schwangau Gölü’ nün tepesinde, sanki havaya asılmışcasına durup, büyülü bir mekandaymışsınız gibi hissettirir kendinizi. Öylesine etkileyici bir şato ki hayal dünyasının en güzel örneklerinin sunulduğu Walt Disney’i bile gerçekliğe bağlayıp logosunda şatoyu kullandırtacak ve ünlü ‘’Güzel ve Çirkin’’ de bu şatodan esinlenecek kadar..
Güzergahta Münih’e yaklaştıkça da mekanımız, başka bir masalın dekoruna bürünüyor. Çocukluğumuzdan aşina olduğumuz, Heidi’nin koşarak indiği tepeler bizleri karşılıyor. İşte, Almanya’nın İsviçre ile sınırındaki Alplerin etekleri; göz alabildiğine yemyeşil çayırları, tepesi karlı dağları, rengine hayran kalacağınız dingin gölleri yani Cennet’i anımsatacak güzelliğiyle karşınızda..
Tabii bunlarla bitmedi Romantik Yol’un başınızı döndürmesi. Daha, dönemin ünlü ressamlarının duvar boyamalarını görüp, Arnavut kaldırımlı kent meydanlarını dolaşıp, bu meydanlardaki süs havuzlarının etrafındaki banklarda soluklanıp, surlar üzerinde yürüyüp, ihtişamlı mimarileri ile kiliseleri ziyaret edip, aynı zamanda yöresel lezzetlerin de tadına varılması gerek.
Görülmesi gereken yerler listenize, bu rotanın yanına muhtemelen şu notu alacaksınızdır: ‘’Masaldı, gerçek oldu!’’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder