2019 ERKEN REZERVASYON FIRSATLARINI YAKALAYIN.... AYRICALIKLI OLMANIN TADINI ÇIKARTIN... DETAYLI BİLGİ VE REZERVASYON : 0224 225 4343 - 0534 835 86 85 (whatsapp)

Online Otel / Tatil Rezervasyonu


Booking.com

ARNAVUTLUK’U ADIM ADIM KEŞFE VAR MISIN?






“Kartalların ülkesi” olarak bilinen Arnavutluk’u adım adım gezmeye ne dersiniz? Geçmişte Osmanlı’nın uzun bir dönem egemenliği altında yaşayan ve bizden izlere sıkça rastlayacağınız Arnavutluk’ta hem tarihin peşine düşebilir hem de ülkenin keşfedilmemiş sahillerinde denize girebilirsiniz. Başkent Tiran’da Balkanların en güzel trileçe tatlısını da yiyeceğinizi unutmayın.


Karadağ, Kosova, Makedonya ve Yunanistan ile komşu olan güzeller güzeli ülke Arnavutluk… Güneydoğu Avrupa’da konumlanan Arnavutluk’un Adriyatik ve İyonya Denizi’ne kıyısı bulunuyor. 3 milyon insanın yaşadığı bu yer Kartalların ülkesi olarak biliniyor. 28 bin metrekare toprak üzerine kurulu ülkede gezilecek yerler çok fazla. Turistler tarafından gözde olan yerleri sizlerde gidip görmelisiniz. Arnavutluk turu yapacaklara gitmeleri gereken yerler hakkında bilgiler verdik. İşte Arnavutluk’ta gezilmesi gereken şehirler:
İSKENDER BEY’İN TİRAN’I


Arnavutluk’un başkenti olan Tiran aynı zaman da ülkenin en büyük şehri. Bu büyük şehirde gezilecek o kadar güzel yerler var ki… İlk olarak Ethem Bey Cami’ne doğru yola çıkmanızı öneririz. Bu cami 500 yıl boyunca Osmanlı idaresinde kalmış tarihi bir yer. Sonrasında caminin hemen yanındaki ünlü Saat Kulesi’ni de görmeye gidebilirsiniz.





Tiran şehir merkezinde bulunan İskender Bey Heykeli görülmeye değer çok güzel bir yapı. İskender Bey, Tiran şehrinin kurucusu… Bu nedenle de şehrin tam merkezine heykeli dikilmiş. Tiran’da gezilecek yerler listenize Dajti Dağı’na teleferikle çıkmayı da ekleyin. Teleferik gezisinde doğanın güzelliği karşısında huzur bulacaksınız





Tiran’da ne yenir diyenlere hemen o meşhur sözü söylüyoruz “Balkanların en güzel Trileçesi’ni Tiran’da yiyebilirsiniz.” Restaurant Melograno, Otium ve Tek Zgara Tirones gibi ünlü cafe ve restoranlarda hem trileçe hem de yufka ve et ile yapılan byrek yemeğini yiyebilirsiniz.
ESKİ BAŞKENT DURRES


Arnavutluk’un ikinci büyük şehri olan Durres, Tiran’ın 33 km uzağında konumlanıyor. Ülkenin eski başkentlerinden biri olan şehirde gezilecek çok sayıda yer var. Bunların başında şehirde günümüze kadar gelebilmiş Durres Kalesi. Bu kale Venedik Kalesi olarak da biliniyor. Sonrasında Balkanların en büyüğü olan Durres Amfi Tiyatrosu ‘na gidebilirsiniz.





Arnavutluk’un sahip olduğu harika denize Durres plajlarından girebilirsiniz. Deniz, kum ve güneşin tadını Durres plajlarında çıkarın. Turistler Copacabana Beach ve Kallm Beach plajlarını tercih ediyorlar.
PLAJLARI İLE VLORE


Ülkenin büyük bir liman kenti olan Vlore, dağlarla çevrili doğanın içerisinde harika bir yer. Avlonya olarak da bilinen bu güzel şehir plajları ile ünlü. Şehrin Drymades Beach ve Plazhi i Vjeter ünlü plajları arasında. Kilometrelerce uzunluktaki plajlarına bayılacaksınız.





Aynı zamanda plajların dışında Vlore’de gezilecek yerler arasında Bayrak Meydanı ve Bağımsızlık Anıtı ünlü turistik yerlerden. Osmanlıdan kalma Muradiye Cami’de gezilmesi gereken bir başka turistik açıdan önemli bir yapısı.
GEÇMİŞE YOLCULUK SARANDA


Korfu Adası’na yarım saat mesafede bulunan Saranda, Arnavutluk’un tarih kokan şehirlerin biri. Şehrin güneybatısında konumlanan Butrint Antik Kenti ile zamanda geriye gideceksiniz. Antik kent içerisinde amfi tiyatrolardan vaftizhanelere kadar büyük yapılarla karşılaşacaksınız.





Saranda’da Butrint Antik Kenti’nden sonra Ksamil’e yüzmeye geçmelisiniz. Arnavutluk’un diğer şehirlerinde gördüğünüz muhteşem denize burada girmelisiniz. Ksamil plajları şehirdeki plajlara göre daha az kalabalık.
ELBASAN’IN ÜNLÜ LEZZETİ


Arnavutluk’un merkezinde bulunan bir şehir Elbasan… Bu şehir Shukimbin Nehri üzerinde kurulu yeşiller içerisinde bir şehir. Elbasan adı kale anlamına geliyor. Elbasan Kalesi burada en ünlü yapılardan biri. Ayrıca Elbasan’da gezilecek yerler arasında Sultan Cami, Azize Meryem Kilesesi ve Etnografya Müzesi bulunuyor.





Elbasan’da ne yenir diyenler için şehrin ismini alan ünlü yemeği Elbasan Tavası’nı kesinlikle demeliler. Şehirde ünlü restoranlar arasında Taverna Attika, Il Marchese ve Coffee House Elbasan’a giderek yerel yemeklerin tadına bakabilirsiniz.


BENELÜKS TURUNDA NELER YAPABİLİRSİNİZ?

BENELÜK TURUNDA BİR TAŞLA BİRDEN FAZLA KUŞ
Eğer yurt dışına seyahat etmeyi bir alışkanlık haline getirmişseniz Benelüks turlarını sık sık duymuşsunuzdur. Peki, nedir Benelüks? Kısaca özetlemek gerekirse Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’un oluşturduğu coğrafi bütünlük Benelüks olarak adlandırılıyor. Hal böyle olunca, bir taşla birden fazla kuş vurmak isteyen seyahat severler için bu ülkelerin hepsini tek bir turda görebileceği programlar hazırlanıyor. Bakın bir taşla birden fazla kuş vurabileceğiniz Benelüks turunda hangi şehirler bekliyor;
LÜKSEMBURG
Toplamda 7 gece 8 gün sürecek olan Benelüks – Paris turunun başlangıç noktası Lüksemburg’tur. Benelüks devletler topluluğunun en küçük ülkesi olma özelliği taşıyan Lüksemburg ve onun aynı ismi taşıyan başkenti, Benelüks – Paris turunun en kısa fakat bir o kadar da eğlenceli olan kısmıdır. Hava şartlarına göre akşam saatlerinde katılacağınız panoramik şehir turu, size küçücük bir şehrin ışıklarla ne kadar güzel bir şekle bürünebileceğini görme fırsatı sunacaktır. Günümüzde hala sembolik olarak Dukalıkla yönetilen bu ülkenin küçük başkentinde yapılacak panoramik tur ile şehrin en estetik ve en görkemli yapıları olan Dük Saray’ı, Belediye Saray’ı ve Askeri Meydanı’nı görüp fotoğraf çekebileceksiniz.
Benelüks (4)
PARİS
8 günlük bu dev turun Lüksemburg ayağını tamamlamışsanız sizi Paris dolu muhteşem 3 gün bekliyor demektir. Paris’e gelişinizle birlikte katılacağınız Panoramik şehir turunda Eiffel Kulesi, ünlü alışveriş caddesi Champs Elysees, Zafer Meydanı, Napolyon’un Mezarı, Obilisk Taşı ve Concorde Meydanı’nı araç içinden görme şansı yakalayacaksınız. Panoramik şehir turunun ardından gece düzenlenecek Paris By Night turu ile, Paris gece hayatına dokunabilecek, eğlencenin doruklarına çıkabileceksiniz.
Benelüks (6)
Sanatta, modada, yemekte, eğlencede ve daha birçok ayrıntıda marka olmayı uzun yıllar önce başarmış efsane şehir Paris’te geçireceğiniz 2. günü şehri tanımaya, onun dünyaca ünlü noktalarını keşfetmeye ayırabilirsiniz. Katılacağınız Paris şehir turunda bir önceki gün gerçekleşen panoramik tur ile kısa da olsa görme fırsatı bulduğunuz Eiffel Kulesi’ni yakından tanıma fırsatı bulup ayrıca şehrin yine dünyaca ünlü Ressamlar Tepesi ve Notre Dame Katedrali’ni doya doya keşfedebileceksiniz..
Benelüks (5)
Paris’te 3. gün demek, dünyanın en büyük tema parklarından birinde yani Disneyland Paris’te koca bir gün çocuklar gibi eğlenmek demek. Eğer seyahatinize çocuklarınızı da dahil etmişseniz, Paris’in son durağı Disneyland Paris tam size göre. Çocuklarınız yanınızda değilse ve artık içinizdeki çocuğu gün yüzüne çıkarmanın zamanı gelmişse yine Disneyland Paris’i ziyaret etmeniz önemle tavsiye edilir.
Benelüks (7)
BRUGGE – BRUKSEL
Paris’te geçirilecek son gecenin ardından sizler tüm güne yayılan Brugge – Brüksel turu bekliyor olacak. Brugge turunda, dantel ve goblenleri ile ünlü bu şirin Ortaçağ kentinin Pazar yerini gezebilir, Belfry Kulesi’nden Brugge panoraması izleyebilirsiniz. Brugge’ün ardından geçtiğiniz Brüksel’de ise Kraliyet Sarayı, adalet sarayı, Brüksel Katderali gibi önemli yapıların güzelliğine hayran kalacaksınız.
Benelüks (2)
AMSTERDAM
Brüksel’de geçirilen gecenin ardından, eğer bolca çikolata alışverişi yapmayı da unutmamışsak gönül rahatlığıyla Amsterdam’a doğru yola koyulabiliriz. Yaklaşık 1,5 saatlik yolculuğun ardından ulaşacağınız Amsterdam’da Paris ve diğer şehirlerde olduğu gibi sizleri muhteşem bir panoramik şehir turu bekliyor olacak. Bu panoramik turda görülecek yerlerden bazıları ise Museum Square, Dam Meydanı, Kraliyet Sarayı ve Hard Rock Cafe olacak. Panoramik turun hemen ardından dileyen seyahat severler rehber tarafından düzenlenecek olan tekne ile kanal turuna katılıp şehri bir de bu açıdan görme fırsatı yakalayacak.
Benelüks (1)
Amsterdam’daki ilk gecenizi dilerseniz dinlenerek dilerseniz de Amsterdam’ın dünyaca ünlü gece hayatını deneyim ederek geçirebilirsiniz. Amsterdam sabahında dileyenler şehri keşfe koyulabilirken dileyenler de rehber tarafından düzenlenecek Marken – Volendam turuna katılabilecek. Amsterdam’da ya da Marken – Volendam turuna katılabileceğiniz 2. Amsterdam gününün sonunda tıpkı 1. gün gibi Amsterdam gecelerinin tadını doyasıya çıkarabilirsiniz. Turun son gününde ise size Amsterdam’da alışveriş ya da yemek gibi küçük bir zaman dilimi kalacak. Artık turun bu aşamasında tek yapmanız gereken rehber tarafından size verilecek saatte İstanbul’a dönüş için belirlenen yerde olmak.

Phuket ve leziz Thai mutfağı





Lezzetli bir yemek, tatili tamamlayan en güzel aperatiflerden biri bizce. Palmiyelerle çevrili sahilleri, tropikal adalarla çevrelenmiş denizi, lezzetli deniz ürünleri ve lüks konaklama tesisleri ile Phuket, unutulmaz bir tatil yaşamak isteyenler için benzersiz bir destinasyon. Tai ve dünya mutfağının en iyi örneklerini sunan restoranlar Phuket’te oldukça uygun fiyatlı seçenekler içeriyor.

Hem Uzakdoğu’da unutulmaz bir tatil yaşamak, hem de keyifli ve lezzetli dakikalar geçirmek için Phuket ideal bir rota. Yöreye özgü Thai yemeklerinden mutlaka denemeniz gerekenler ise Tom Yam Goong, Pad Thai ve Kuay Tiew..

Blue Elephant

Phuket’in şehir merkezinde Krabi Yolu üzerinde bulunan Blue Elephant, gösterişli bir konağın içerisine kurulmuştur. 20. Yüzyıl’ın başlarını yansıtan şık dekorasyonu, lezzetli Thai Yemekleri ve şarapları ile şehrin en kaliteli restoranıdır.


Wine Connection

Şehrin en ucuz fiyata en kaliteli şaraplarını içebileceğiniz Wine Connection’da, İtalyan ve Thai mutfağına ait küçük atıştırmalıklarda bulabilirsiniz.

Nikita’s Restaurant

Rawai Plajı’nın ince kumların üzerine atılmış ahşap masalar ve bir adet de bardan oluşan sıcak dekorasyonu, kaliteli şarapları ve birinci sınıf yiyecekleri ile hem Phuketlilerin hem de turistlerin gözde mekânıdır Nikita. Şehir merkezinden uzak olmasına rağmen lezzetli yemeklerini yiyebilmek için kilometrelerce yol kat ettiği bu restoranın deniz manzarası eşliğinde harika bir akşam yemeği yiyebilirsiniz.

Black Cat Restaurant

1996 yılından beri faaliyet gösteren Black Cat Restaurant, Fransız ve Thai yemekleri, güler yüzlü personeli ile turistlerin ilgi odağı olmuş bir mekândır. Fransız mutfağı ile Thai yemeklerinin harmanlandığı yemeklerin tadına mutlaka bakmalısınız. Özellikle deniz ürünlerinde çok geniş seçenekler bulunmaktadır.


Lady Pie Cafe & Bakery

Yemyeşil bahçesi ve ışıltılı bir bahar gününü anımsatan dekorasyonu ile Lady Pie, hem lezzetli ve farklı tartları hem de geniş kahve seçeneği ile tercih edebileceğiniz hoş bir mekân. Tavuklu ve mantarlı tartlarını mutlaka denemelisiniz.
REHBER İLE SEYAHAT ETMENİN 5 FAYDASI

REHBER İLE SEYAHAT ETMENİN 5 FAYDASI

Seyahat etmenin trend hale gelmesi, şüphesiz ki insanların farklı kültürler ve coğrafyalarla tanışma isteğini de artırdı. Özellikle şehir hayatından sıkılanlar en küçük tatil molalarında gerek yurtdışı gerekse yurt içinde farklı bölgelere seyahat etmeye başladı. Her gidilen ülkenin kendisine göre farklı yanları ya da yabancıların bilmediği bir takım kuralları mevcuttur. Bu yüzden gidilen bölgeyi avucunun içi gibi bilen, orada yaşayan bir rehberle seyahat etmek olumsuzluklardan etkilenme riskini azaltır.

GÜVENLİ SEYAHATTE İLK YARDIMCINIZ ONLARDIR

Hiç bilmediğiniz bir ülkede olmanın en büyük sıkıntısı güvende olmama duygusudur. Otelde, takside, alışverişte, restoranda ve döviz bürolarında dolandırılma olayı dünyanın her yerinde yaşanmaktadır. Bu tür olaylardan korunmanın en iyi yolu bir rehber ile hareket etmektir. Bölgeye dair oldukça deneyimli olan rehber, bu tür sevimsiz olayların yaşanmaması için önlem almakla yükümlü kişi konumunda bulunmaktadır.

ZAMANI EKONOMİK KULLANMANIZI SAĞLARLAR

Profesyonel bir rehber ile yapılan seyahatlerde zamandan ciddi tasarruf sağlanmaktadır. Bölgeye yüzlerce kez seyahat etmiş hatta orada yaşayan bir rehber, önceden yapacağı pratik programlarla kısa zamanda oldukça fazla yer gezip görmenizi sağlar. Ayrıca gidilen bölgelerdeki doğru noktalara seyahat etmenizi sağlayarak gezinizi en verimli şekilde geçirmenize yardımcı olurlar.

ŞEHİRDEKİ KILAVUZUNUZDUR

Her an, her konuda danışacağınız bir profesyonelle seyahate çıkmak büyük bir konfor sağlar. Para bozdurmaktan taksiye; restoran seçiminden gıda güvenliğine kadar 7/24 tavsiye, doğru yönlendirme gibi konularda size destek olurlar. Her ihtiyacınızı dile getirebileceğiniz bir danışman görevi görürler. Örneğin gece geç saatlerde yaşayacağınız bir baş ağrısında dahi yardımınıza ilk koşacak kişi rehberlerdir.

YABANCI DİL BİLİRLER, SİZİN TERCÜMANINIZ OLURLAR

Gittiğiniz ülkenin diline, gelenek ve göreneklerine, yaşam biçimine hakimdirler. Bu yüzden gittiğiniz ülkelerde dil problemi yaşamaksızın tüm isteklerinizi rahatça söyleyebilme konforunu sağlayan rehberler, kişisel tercümanınız gibi size hizmet sunarlar.

BİR YERİN HİKAYESİNİ EN İYİ ONLAR BİLİR

İnternette denetlenemeyen, güncellenmemiş pek çok bilgi var olmasına rağmen rehberlerin bilgisi taze ve günceldir. Nerede ne yenileceğinden, nerede nasıl davranılması gerektiğine kadar birçok bilgi rehber tarafından seyahat tutkunlarıyla paylaşılır. Mesela metroya binerken yapılan bir hata, biletinizi okutmamanız bile ağır cezalara neden olabilir. Eğer bunlarla ilgili doğru bilgiye sahip değilseniz, problemler yaşayabilirsiniz.
Rehber eşliğinde gezmek gezip gördüğünüz yerler hakkında daha detaylı bilgiler alabilme avantajı sağlar. Örneğin iyi bir rehber, Barselona’yı sadece iyi bilmekle kalmayıp Antoni Gaudi’nin Barselona için öneminden ziyade dünya mimarisindeki yeri, sanat tarihindeki önemi, mimari tarzı ve etkileşimleri gibi detayları da bilmelidir. Pek çok rehber sanat tarihi eğitimi almış olmasından kaynaklı, sanat ve tarih konulu seyahatlerde entelektüel açıdan da besleyici etken olarak öne çıkmaktadır.

GEÇMİŞİ VE BUGÜNÜ BİR ARADA TUTAN ŞEHİR ZÜRİH





Alp Dağları’nın karla kaplı muhteşem manzarasına sahip olan İsviçre’nin en turistik şehri Zürih, misafirlerine canlı ve dinamik yaşamıyla muhteşem bir dünya sunuyor. Şehirde yer alan 50’den fazla müze, 100’den fazla sanat galerisi, alışveriş seçenekleri ve hareketli gece yaşamıyla İsviçre’nin en gözde şehri olarak karşımıza çıkıyor.

Zürih, şüphesiz dünyanın en yaşanılacak şehirlerinden biri. Kültürel zenginliği, modern yaşamı ve düzgün şehir planlamasıyla İsviçre’nin gözbebeği durumunda. Nüfusuyla İsviçre’nin en kalabalık şehri olan Zürih, günümüzde Avrupa’nın finans merkezi olarak dikkat çekiyor.





Zürih çoğu zaman İsviçre’nin başkenti olarak karıştırılır. Başkent Bern’e göre daha popüler bir şehirdir. Yaklaşık 2 milyon nüfusuyla ülkenin en kalabalık şehri olan Zürih, aynı zamanda paranın da başkentidir. Günümüzde dünyanın yaşam kalitesi en gelişmiş kenti olarak gösterilmektedir. Ancak tabii ki bunun da bir bedeli var. Hayat pahalılığı diğer Avrupa şehirlerine göre burada biraz daha yüksektir. Alışverişten yeme içmeye kadar birçok şey Avrupa seviyesinin üstünde.


ÇİKOLATA VE SAAT

Zürih’te alışveriş deyince akıllara ilk olarak gelen şeyler çikolata ve saattir. Dünyanın neresine giderseniz gidin, İsviçre çikolataları ve saatlerinin şöhretini duyarsınız. Çikolata konusunda şunu söylemek gerekir ki, İsviçre ve Belçika çikolataları dünyanın en iyileri arasında gösterilir. Ancak el yapımı çikolata üretiminde Belçika’nın, fabrikasyon üretiminde de İsviçre’nin daha iyi olduğunu söylemek gerekiyor. Şehrin merkezindeki dükkanlardan ya da birçok noktada göreceğiniz Coop adlı marketlerde çikolata ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz.

KÜLTÜREL ZENGİNLİK

İsviçre’nin gözdesi olan şehrin sokakları geçmişin izlerini taşıyor. Şehirde yürürken yaklaşık 300 yıllık çiçeklerle süslenmiş binalarla karşılaşıyorsunuz. Antikacılar, kafeler, restoranlar, hediyelik eşya dükkanları şehri tamamlıyor. Zürih Gölü’nün etrafındaki yürüyüş parkurları ve parklar şehrin ilgi çeken bir diğer noktası. Bu arada yeşil alanlar şehrin diğer kaçamak alanları olarak dikkat çekiyor.





Şehrin kalbinin attığı yer ise Old Town (Altstadt) Bölgesi. Kültürel zenginlikleriyle turistlerin ilgisini çeken bu yeri gezebilirsiniz. Burası sadece kültür anlamında değil, tarihin, sosyalliğin de iç içe olduğu bir yerdir. Şehrin en ünlü alışveriş mağazalarından en hareketli gece kulüplerine kadar birçok önemli mekana ev sahipliği yapar. Old Town Bölgesi’nde kısa bir gezintiye çıktığınızda Zürih’in ne kadar çok yönlü bir geçmişe sahip olduğunun da farkına varacaksınız. Orta Çağ’dan kalma çiçeklerle süslenmiş evleri, dar sokakları, hediyelik eşya dükkanları, antikacıları, kafe ve restoranlarıyla bir bütün olarak karşımıza çıkıyor.



MÜZE VE SANAT MERAKLILARINA

Zürih, müze meraklılarına da çok hitap eden bir yer. Zürih Sanat Müzesi, mükemmellik sertifikası bulunan İsviçre Ulusal Müzesi ve Rietberg Müzesi mutlaka listenizde bulunmalı… Burası aynı zamanda üniversiteleriyle de çok şöhretli bir şehir. Özellikle yurt dışından gelen öğrenciler eğitim için burayı seçiyor. Öğrencilere kaliteli bir eğitim imkanı sunan bu tarihi şehir birçok ünlü isme de ev sahipliği yapmış. Franz Kafka ve Albert Einstein gibi isimlerin yaşadıkları evler günümüzde müze olarak ziyarete açık.

ORTA DOĞU’NUN MODERN ŞEHRİ DUBAİ’Yİ KEŞFETMEYE VAR MISIN?




Arap Yarımdası’nın ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin dünyaca ünlü turistik şehri Dubai’yi yakından tanımaya ne dersiniz? Dubai tarihi açıdan çok zengin olmasa da modern yapıları ile tüm dikkatleri üzerine çekiyor. Dubai, alışveriş, turizm ve ticaret denilince dünyada ilk akla gelen seyahat rotaları arasında. Şehirde gezilecek yerler ise çok fazla. İşte Dubai’de gezilecek yerler:

DÜNYANIN EN YÜKSEK BİNASI BURÇ HALİFE





Dubai’de gezilecek yerlerin başında gelen bir yapı Burç Halife. Burj Khalifa olarak da bilinen yüksek katlı bu yapı 828 metre uzunluğunda. Dünyanın en yüksek binası olan yapıyı görmeye milyonlarca turist geliyor. Binanın 124. katında turistler için bir gözlem kulesi bulunuyor. Bu kuleden tüm şehri ayaklarınızın altında görebilirsiniz.

DUBAİ’NİN YELKEN OTEL’İ BURC EL ARAB





Dünyada Yelken Otel olarak bilinen Burc el Arap, Dubai’nin en lüks yedi yıldızlı oteli. Yapay bir ada üzerine yapılmış olan bu otel 321 metre yüksekliğinde. Yelken görünümünde yapılan otel çok modern bir görünüme sahip. Dubai’nin simgelerinden Burc el Arap’ın en küçük odası 170 metrekare genişliğinde.

FATİMİ TARZI İLE JUMEİRAH CAMİ





1975 yılında yapımına başlanmış olan Fatimi tarzında inşa edilen Jumeirah Cami. Sade ama bir o kadar da görkemli olan cami kabartma desenler ile süslenmiş. İçerisi ise ayrı bir güzelliğe sahip. Jumeirah Cami bu güzelliği ile Dubai’nin simgelerinden biri.

MUHTEŞEM MANZARASI İLE JUMEİRAH PLAJI





Jumeirah plajı, yapay Palmiye Adaları’ndan biri olan Palm Jumerirah yakınlarında bulunan harika bir plaj. Cumeyra plajı olarak da bilinen bu yer turistlerin fotoğraf çekmek için uğradıkları bir yer. Masmavi deniz, beyaz kumlar… Tam fotoğraflık bir yer.

ALIŞVERİŞ İÇİN ÜNLÜ ÇARŞILAR





Dubai’de alışveriş denilince akıllara o ünlü iki çarşısı gelir. Altın ve Baharat Çarşıları Dubai’de alışverişin adresi. Deira’da bulunan Altıncılar Çarşısı’nda 300’den fazla kuyumcu bulunuyor. Bilezikler, kolyeler, küpeler, altınlar ve daha çeşit çeşit mücevherleri bu çarşıda bulabilirsiniz. Baharat Çarşısı da Deira’da bulunuyor. Bu çarşıdaki baharatçılarda safran, kakule, tarçın ve karanfil gibi daha pek çok baharatı bulabileceğiniz bir yer. Ayrıca altın ve baharat alırken pazarlık yapmayı unutmayın.

DUBAİ’DE ÇÖL SAFARİSİ





Dubai’de eğlenceye var mısın? Çölde 4×4 araçlarla safariye çıkmak çok eğlenceli geliyor. Kum tepelerinin üstünden geçerken heyecanın tadını çıkarın. Çölde yaptığınız safariden sonra çöl alanında kurulan kamplarda güneşin batışını izlerken bir yandan barbekü yapmayı da ihmal etmeyin.

TURLA KEYİFLİ BİR SEYAHAT İÇİN AMAN BUNLARA DİKKAT!





Tatiliniz için tur şirketinizi belirlediniz ve uzun zamandır hayalini kurduğunuz tatiliniz başladı. Artık unutulmaz anlar yaşayacağınız seyahatin tam ortasındasınız. Peki turla yaptığınız seyahatin sorunsuz ve daha iyi geçmesi için nelere dikkat etmeniz gerektiğini biliyor musunuz? İşte size tur esnasında yapmamanız gereken altın öneriler:

BULUŞMA SAATİNE GEÇ KALMAYIN

Turlarda yaşanabilecek en büyük sıkıntılardan biri de rehberin belirlediği buluşma saatine geç kalmak. 30 kişilik bir grupta 1 kişi bile geç kalsa bu durum tur programının devamını olumsuz etkileyebiliyor. Bu nedenle rehberinizin size verdiği buluşma saatine 5 dakika erken gelecek şeklinde kendinizi ayarlayın. Bu durumda rehberinizin de işi kolaylaşacaktır. Turun programı da sorunsuz bir şekilde devam edecektir.
GÜVENLİĞİNİZ İÇİN GRUPTAN AYRILMAYIN



Turla yapılan seyahatlerde dikkat edilmesi gereken konulardan bir tanesi de bireysel takılmamak durumudur. Özellikle rehberinizle yaptığınız gezilerde grupla birlikte hareket etmeye özen göstermenizi tavsiye ederiz. Çünkü gezinizin ardından zaten rehberiniz size bireysel olarak gezmeniz için serbest zaman verecektir. Bu nedenle hem rehberinizin anlatımıyla şehri daha iyi tanıyacak hem de serbest zamanınızda daha iyi gezmiş olacaksınız.

FOTOĞRAF ÇEKERKEN KAYBOLMAYIN

Seyahatlerde en fazla yaptığımız eylemlerin başında fotoğraf çekmek gelir. Ancak şunu da unutmayın, fotoğrafa çok fazla konsantre olduğunuzda kendinizi başka bir yerde bulabilirsiniz. Dolayısıyla fotoğraf çekerken kaybolmamak için nereye gittiğinizi de unutmayın. Ayrıca, fotoğraf çekerken hırsızlara da dikkat etmek gerekir. Çünkü başka bir şeye odaklandığınız için çanta ya da cebinizdeki değerli eşyayı çaldırabilirsiniz.
TUR PROGRAMINI ÖNCEDEN MUTLAKA OKUYUN



Seyahate başlamadan önce tur şirketinin belirlediği programı iyice okuyun. Çünkü tur programında bu durumda sürpriz bir şeyle karşılaşmazsınız. Şunu unutmamak gerekir ki, tur programında yazan her şey olağanüstü bir durum olmadığı sürece uygulanır. Ancak mesela bazen iki şehir arasında otobüs yolculuğu uzun sürebiliyor. Yolcular da bundan şikayet edebiliyor. Fakat, tur programında şehirler arası yol mesafesi de yazdığı için önceden okumanız halinde bu duruma hazırlıklı olacaksınız.

EKSTRA TURLARI NAKİT ALACAĞINIZI UNUTMAYIN

Tur şirketinizle yaptığınız seyahatlerde ekstra olarak düzenlenen turlar vardır. Kimi zaman en unutamadığınız anları bu seyahatlerde yaşarsınız. İşte bu turları seyahat esnasında satın alacağınız için nakit olarak ödeyeceğinizi unutmamanızı tavsiye ederiz.




OTELDEN AYRILIRKEN DEĞERLİ EŞYALARINIZI KONTROL EDİN

Tur esnasında birçok şehir göreceğinizi düşünürsek, birden çok otelde konaklamanız mümkün. Bu nedenle özellikle otelden ayrılırken değerli eşyalarınızın yanınızda olduğuna dikkat etmenizi öneririz. Şarj aleti, cüzdan, pasaport, parfüm, cep telefonu otelde en çok unutulan eşyaların başında geliyor. Tur programı değişmeyeceği için bu değerli eşyalarınızı kargo ile almak zorunda kalabilirsiniz.

REHBERİNİZE SORMADAN ÇEŞMELERDEN SU İÇMEYİN

Yurt dışında önemli olan konulardan bir tanesi de sağlık problemi yaşamamanızdır. Özellikle en büyük problem çeşmelerdeki sulardan yaşanabiliyor. Orada yaşayan insanlar çeşmelerden su içebilse bile buradaki su size uymayabilir hatta midenizi rahatsız edebilir. Bu nedenle her gördüğünüz çeşmeden su içmemenizi tavsiye ederiz. Ancak rehberinizin belirlediği yerlerden suyunuzu içebilir ya da garanti olarak marketten su satın alabilirsiniz.

TRAFİĞE DİKKAT EDİN

Tur seyahatlerinde çoğu zaman kalabalık bir grupla şehir turları gerçekleşir. Bu durumda özellikle karşıdan karşıya geçerken aynı anda hareket edemeyebilirsiniz. Hatta bazı durumlarda misafirlerin bazıları yoldan karşıya geçse bile grubun diğer yarısı kırmızı ışığa yakalanabilir. İşte bu durumda kurallara uymanız gerekir. Eğer kırmızı ışıkta geçerseniz, beklemediğiniz bir şekilde ceza yiyebilirsiniz. Ayrıca trafik kuralları bazı ülkelerde farklılık gösterebiliyor. Özellikle İngiltere gibi bazı ülkelerde trafik tersten akabiliyor. Bu nedenle dikkatli olmanızda fayda var.

HAVA DURUMUNU ÖNCEDEN ÖĞRENİN

Seyahatinizin rahat geçmesi için gideceğiniz yerin hava durumu hakkında mutlaka önceden bilgi edinin. Yaz mevsiminde tatil yapacak olsanız bile çantanıza mutlaka şemsiye ya da yağmurluk gibi eşyaları bulundurmanızda fayda var. Ayrıca seyahatte çok yürüyüş yapacağınız için spor ayakkabı tercih etmenizi öneririz. Güneş gözlüğü ve doktorunuzun önerdiği güneş kremini de yanınızda bulundurmanızda fayda var.


YURT DIŞI KONUŞMA PAKETİ SATIN ALIN

Yurt dışına gittiğinizde en azından yarım saatlik bile olsa konuşma paketi satın almanızı tavsiye ederiz. Çünkü rehberinizle konuşmanız gereken durumlar olabilir. Özellikle yalnız gezdiğiniz durumlarda size en yakın olan kişi yine rehberiniz olduğunu unutmayın. Her durumda ilk onunla iletişim kurmanız gerektiği için konuşma paketinizin olması önem taşıyor.

HUZURLU BİR MOLA: DÜSSELDORF


Düsseldorf Almanya’nın en büyük şehirlerinden biri. Fuar şehri olarak anılıyor. Her yıl milyonlarca insan şehre çeşitli fuarlar için ziyarete geliyor. Hatta fuarlar şehrin ana geçim kaynağı olmuş durumda. Almanların sıradan sakin şehri, bu kadar hareketlendirme kabiliyetine hayret ediyorsunuz. Zira bu şehirde düzenlenen fuarlar birçok sektörün en önemli buluşma noktalarından birisi olmuş. Ziyaret gelenlerin bir çoğu da iş adamı. Düsseldorf, böyle anılınca soğuk iş şehri olarak düşünüyorsunuz. Gözünüzde canlananlar pek de sizi cezbetmiyor. Ancak ilk karşılaşmanızda o ilk anda bu düşüncenizi bir anda yıkıyor, güzelliğiyle sizi büyülüyor. “Sky train” ile havalimanında ilk sürprizini yapıyor. Bu havadan giden bir tramvay ve havaalanıyla, şehir merkezindeki tren istasyonunu birbirine bağlıyor.
Şehrin ortasından akıp giden Ren Nehri beni en çok büyüleyen şeylerden biri oldu. Herhangi bir kıyısında oturup keyfini çıkarabilirsiniz. Hatta biraz daha huzur istiyorsanız, Neuss’da doğayla baş başa kalabilirsiniz.

ALTSTADT ŞEHRİN EN HAREKETLİ YERİ

Eski şehir diye anılan yeri yani AltStadt bölgesi, şehrin en hareketli yerinden biri. Burada birçok turistik aktivite yapabilirsiniz. En çok ünlü olan aktivite barlarda bira yudumlamak. Burada ‘Bolkerstrabe’ sokağında bulunan yan yana dizilmiş barlar ise epey ünlü. Sokağı dümdüz takip denince Markplatz’a ulaşıyorsunuz. Burada Rathaus belediye binası var. Birbirinden farklı dönemleri ifade eden, 3 binadan oluşun yapıda, ilk bina Old Town Hall, ikinci bina, New Town Hall ve eski Grupellohaus, üçüncü binada yönetim bölümü bulunuyormuş. Binanın hemen önündeki meydanda da 1600’lü yılların sonunda yılları arasında yaşamış, Prens Johann Wilhelm II. Anıtı bulunuyor.
Burdan biraz daha ilerleyerek  BurgPaltz Meydanına ve Ren nehri kıyısına ulaşıp, nehirden geçen gemileri izleyebilirsiniz. En büyük özelliği araç trafiğine kapalı ve trafik, Ren nehri kıyısına paralel, yeraltından gidiyor. Meydanda sadece, bisiklete binenler, yürüyenler veya yeşil alanlara kendilerini atarak güneşlenenler var. Nehir boyunca aşağıya yürüyüp ünlü TV kulesi Rhine Tower’a (Rheinturm) ulaşabilirsiniz. Kuleye çıkıp şehri yukarıdan 360 derece görebilirsiniz. Kulenin olduğunu meydanda Düsseldorf’un yeni simgesi olarak görülen Gehry binaları da bulunuyor. Birbirine zıt üç bina komplekslerinin oluşuyor ve dev heykel gibi görünüyor. Seçilen farklı malzemeler her komplekse kendi kimliğini verir. Merkez binanın dış malzemesi, kuzey ve güney taraflarındaki binaları yansıtıyor ve böylece üç arasında bir bağlantı oluşturuyor.  İlginç mimariye sahip binalar şehrin popüler yerlerinden biri.

DÜNYANIN EN LÜKS BULVARI: KÖNİGSALLEE

AltStadt bölgesinin karşısında kalan Königsallee bölgesi de Düsseldorf’ta da alışveriş yapsanız ya da yapmasanız da görmeniz gereken bir bölge. Dünyanın en lüks bulvarlarından biri Kinigsallee’de pek çok lüks mağaza yer alıyor. Ayrıca, Schadow sokağı Almanya’nın en büyük alışveriş caddelerinden biri. Bu bölgede caddenin ortasında nehir havası verilmiş bir göl bulunuyor. Gölün çevresi çok güzel süslenmiş. Kuzey kısmında tarihi bir çeşme ve denizi temsil eden bir deniz savaşçısı bulunduruyor. Burası güzelliğiyle büyülüyor. Güzel havada güneşin batış ve kuş sesleri eşliğinde burası, sokak arasında şehrin sürprizlerinden biri.
Bir diğeri ise Martin-Luther-Platz.  Burada yeşillikler içine yerleştirilmiş, Almanya’nın ilk Başbakanı Bismark’ın bronz bir heykeli ve ihtişamlı Johanneskirche kilisesi yer alıyor. Güneş bakarken tesadüfen gördüğüm bu kilise, güzelliğiyle gözlerimi doyurdu. 1881 yılında gotik tarzda yapılmış ve şehrin ilk protestan kilisesiymiş.

KUŞKONMAZ HER MENÜDE VAR

Ayrıca Almanya deyince parksız olmaz. Hofgarten, Düsseldorf’un kocaman bir parkı. Burası, Almanya ülkesinde, halka açık ilk park alanıymış. Park alanında, bir müze var. Ayrıca, Hofgarten evleri ve ünlü bazı sanatçıların heykellerini görebilirsiniz. Düsseldorf’u gezmek için uygun zaman mayıs  ve eylül tarihlerinde olsa da ünlü karnavalını görmek için Şubat’ta gitmeye değermiş. Ben gittiğimde nehrin kenarında kurulmuş lunaparkla minik bir versiyonu vardı ancak herkes büyük olanın daha güzel olduğunu övüp durdu. Düsseldorf’ta da Almanya’nın pek çok şehrinde olduğu gibi bir sürü mutfakları bulmak mümkün.  Ben ilginç olarak Düsseldorf’ta beyaz kuşkonmazla tanıştım. Her menüde yer alıyor. Bütün yemeklerin içinde de var. Düsseldorf’a özel bir lezzet olarak bunu söyleyebilirim. Bunun dışında Almanya’da pişirilen Şinitzeller bildiğimiz gibi tavuktan değil danadan olduğu için Almanlara özgü bu tadı da deneyebilirsiniz.
Ayrıca ilginç birşey daha var. Düsseldorf ve Köln şehirleri arasında bir rekabet varmış ve bu yüzden, Düsseldorf şehrinde, asla ‘Kölsch’ bira siparişi veremiyorsunuz. Bunu yapınca sizi tersleyebiliyorlarmış bile. Düsseldorf, fiyat konusunda çok orta karar bir şehir. Berlin kadar ucuz da değil Amsterdam kadar pahalı da değil, 2-3 Euro’ya kahve içip, 8-16 Euro’ya da yemek yiyebilirsiniz. Şehri gezmek için 3 gün yeterli ancak bu şehirdeki huzura doyum olmuyor. Düsseldorf maceramın ardından aklıma kalanlar kuş sesleri ve Düsseldorf’ta güneşin çok güzel hatta mükemmel batması oldu. Eğer hava güzelse ki bu çok zor. Şehir size güneşin batışını izlemeniz için uzunca bir süre veriyor bu şehir. Nehrin kenarında gün batımı izleyip güzel bir weisbeer içebilirsiniz güneş kaybolduktan sonra da en güzel maviyle karşılıyor sizi. Tabii ‘gece mavisi’. Gece mavisinin de tadını uzunca çıkarabiliyorsunuz. Kuş sesleri ise her yerde…

Sofya Rehberi

İlgili resim
Roma, Bizans ve Osmanlı döneminin izlerini taşıyan bulvarları, camiden müzeye dönüşen yapıları, eski sarayda yer alan paha biçilmez koleksiyonları ve hatta konakladığınız otelin altında bulunan amfitiyatro kalıntıları. 7000 yıllık bir tarihe tanıklık eden Sofya, her adımda ziyaretçilerini şaşırtacak sürprizlerle dolu bir başkent! Peki, hemen yanı başımızda bulunan bu kentin sokaklarında tarihi bir yolculuğa çıkmak için ne duruyoruz!

St. George Kilisesi

Bulgaristan’ın en eski tarihi yapısı olma ünvanını taşıyan kilise, Roma İmparatorluğu’nun yadigarlarındandır. 4. yüzyılda inşa edildiği bilinen kilise Serdika antik kentinin kalıntılarıyla çevrili olup, Orta Çağ fresklerinin en iyi örneklerine ev sahipliği yapmasıyla dikkat çeker.

Alexander Nevsky Katedrali

Sofya’nın simgesi haline gelen katedral, ihtişamıyla en büyük Ortodoks kiliseleri arasındadır. Neo – Bizans mimarisinin başarılı bir örneği olan altın kubbeli yapının, mağarayı anımsatan iç mekanı 5 bin kişiden fazlasını ağırlayabilecek kapasiteye sahiptir. Yeraltı mezarında ise Meryem Ana ve bazı azizlerin resimlerinin bulunduğu geniş ve önemli bir koleksiyon sergilenmektedir.

Ulusal Arkeoloji Müzesi

Ve Türkler’den kalma bir eser, Ulusal Arkeoloji Müzesi.15. yüzyılda Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan ve o zamanlar görkemli bir cami olan yapı günümüzde, etkileyici Paleolitik dönem heykel ve antik Roma eserlerinin sergilendiği bir yerdir.

Ulusal Sanat Galerisi

Tarih ve sanata meraklı olanlar bu galeri sizler için! Ulusal Sanat Galerisi Sofya’nın, hatta Bulgaristan’ın sanat ve kültürde ne denli önemli olduğunu gösteren başlıca yerdir. Battenberg Meydanı’nda yer alan eski Kraliyet Sarayı içerisindeki galeride 50 binden fazla tarihi eser ve tüm dünyanın en önemli Orta Çağ eserleri sergilenmektedir.

Vitoşa Dağı

Hep tarihi yapı gezmek olmaz tabi, biraz da doğaya karışmak lazım! Şehir merkezinden kalkan otobüslerle 40 dakikalık bir yolculuktan sonra varacağınız Vitoşa Dağı taş nehirlerle, magmatik kayaçlarla, buzul taşlarla bezeli. Ve söylemeye gerek var mı bilinmez ama muhteşem manzaralara sahip!

Boyana Kilisesi

UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Boyana Kilisesi 11. yüzyılda tapınak olarak tasarlanmış ve 13. yüzyılda kilise halini almıştır. Tamamı kırmızı tuğla ile örülen ve haç şeklini andıran kilise, özellikle iç dekorasyondaki muhafaza edilen freskleriyle ilgi çekiyor.

Sofya Lezzetleri

Sofya’da, 7000 yıllık bir tarihi birikimin harman yeri olan Bulgar mutfağının en güzel lezzetlerini tadabilirsiniz. Neler mi bunlar? Yoğurt, sarımsak, salatalık, ekmek içi, dereotu ile hazırlanan soğuk çorba “tarator”, paça çorbası, arpa şehriyeli Plevne tavuğu, kavurma, köfte, pirinç pilavı üzerinde servis edilen Bulgar kebabı, balkabaklı börek “tikvenik”, bizim mücveri andıran “pritnisa”, cevizli külah tatlısı “funiyki” ve daha pek çoğu… Bunları tatmadan dönmemelisiniz!

Hediye / Alışveriş

Sofya’dan sevdiklerinize güzel hediyeler götürmek isterseniz, tercihinizi daha çok el işi ürünlerden yana kullanmanızı tavsiye ederiz. Kentin alışveriş kültürünün büyük bölümünü el işi süs eşyaları, antikalar ve çeşitli yerel müzik aletleri oluşturur. Kadınlar Pazarı’nda bu tip eşyalardan bolca bulabilirsiniz. Şehrin asıl alışveriş adresi olan Vitosha Bulvarı’na uğramayı da ihmal etmeyin!

Gece Hayatı

“Gündüz Sofya sokaklarını arşınladım yorulmadım, bir de gece çıkalım.” derseniz sizleri oldukça renkli ve hareketli bir gece hayatının beklediğini müjdeleyelim. Neredeyse her eğlence anlayışına göre bir mekanın bulunduğu Sofya’da, gece hayatının kalbi Vitosha Bulvarı’nda atıyor. Burada bulunan casino, bar ve kafelerde eğlenebileceğiniz gibi, daha farklı konseptlere sahip olan gece kulüplerini de tercih edebilirsiniz.

Nasıl Gidilir?

İstanbul’dan düzenlenen direkt uçuşlar ile 1 saat 15 dakikada Sofya’ya ulaşabileceğiniz gibi karayolu yahut demiryolu ile de ulaşım sağlayabilirsiniz. İstanbul hareketli otobüs seferleri ile 7 – 8 saat sonra Sofya’ya ayak basmış olursunuz.

ALINTI






TATİL CENNETİ BALEAR ADALARI


akdeniz adaları ile ilgili görsel sonucu
Balear Adaları Özerk Topluluğu İspanya’ya bağlı beş büyük ve onları çevreleyen birkaç küçük adadan oluşan bir bölgedir.

İspanya’nın resmi dili olan İspanyolca ile birlikte Katalanca da bu bölgede resmi dildir. Bölgeyi oluşturan adalardan büyük olan ve en çok bilinen adalar Mayorka, Minorka, İbiza, Cabrera ve Formentera’dır.

Balear Adaları, 2600 yıldır insanların yaşadığı bilinmektedir. Balear Adaları Romalıların, Kartacalıların, Cezayir ve İspanyolların hakimiyetinde kalmıştır. MÖ 122 senesinde adalar, Romalıların eline geçmiş, 466’da Vandallar hakimiyet kurmuştur. Vandallarla Doğu Roma İmparatorluğu arasındaki savaşlardan sonra, adalar Doğu Roma İmparatorluğu’na dahil oldu. Sekizinci yüzyılda Arapların eline geçen. Balear Adaları 903’te yapılan antlaşmayla Emevi Devleti’ne dahil oldu. Aragonlar 1230’da Balear Adaları’nı istila ettiler. Balear Adaları 1802’de yapılan anlaşmayla İspanya’ya bağlı bir eyalet haline geldi ve halen de İspanya’nın bir eyaleti durumundadır.

Ticaret ve stratejik açıdan son derece önemli bir noktada olan Balear Adaları İspanya için son derece değerlidir.

Balear Adaları, jeolojik yapı olarak Sierra Nevada Dağlarının devamıdır. Bu adalar önemli deniz çöküntüsüyle birbirinden ayrılarak su yüzüne çıkmış kısımlardır.

Balear Adaları’nın en önemli madenleri; taşkömürü, mermer, demir, bakır, kalaydır. Madenlerin belirli bir kısmı işletilir, diğer kısmı ihraç edilir.

Balear Adaları’nın nüfusu 1 milyon 113 bindir ve nüfusun % 80’den fazlası Mayorka’da yaşar. Bütün Balear Adalarının nüfusunun 1/3’ü ise başkent Palma’da ikamet eder. Adalarda hemen hemen her milletten azınlıklar mevcuttur.

Balear Adaları hem kendilerine yeten hem de İspanya’ya katkı sağlayan bir ekonomiye sahiptir. Mayorka ve İbiza adalarında ağaç ve fidan, Minorka’da en kaliteli portakal türleri yetiştirilir. Hububatlardan baklagiller ve hayvan yemleri, badem, fasülye, incir, zeytin ve şeftali yetiştiriciliği ile bağcılık oldukça ileri bir seviyededir. Adalarda en önemli ekonomik etkinlik alanı ise turizmdir. Her yıl milyonlarca turist ağırlayan Balear Adaları, İspanya ekonomisine büyük katkı sağlar.

Bütün adalarda hayvancılık yapılır, koyun ve keçi ise başlıcalarıdır. Badem, incir, şeftali, portakal, balık ise ihraç ürünleridir. İbiza’da ise yılda 70 bin ton deniz tuzu işlenerek ihraç edilir.

İngiltere ve Avrupa ülkeleri tarafından bir turizm destinasyonu olarak keşfedilen Balear Adaları, şu anda dünyada herkesin tanıdığı bir tatil cenneti haline gelmiştir. Balear Adaları sahip oldukları doğal güzellikleri ile doğaseverleri, sunduğu farklı eğlence alternatifleri ile de tatilde eğlenceyi arayanları kendisine çekmektedir.

Tatil arayışınız her ne ise, bu cennet adalarda sizin için de birşeyler mutlaka vardır.

SAKIZ ADASI


Çeşme’nin tam karşısında feribotla 45 dakika uzaklıkta hoş bir Yunan Adası. Avrupalıların Chios, Yunanların Hora dedikleri, Yunanistan’ın en büyük beşinci adası Sakız Adası, kendine özgü mimariye sahip çok sayıda ortaçağ köyü, taş evleri, bakir koyları ve ünlü sakız ağaçlarıyla gezilip görülmesi gereken yerlerden. Hem de tam da yanı başımızda, öyle pahalı uçak bileti alıp çok uzaklara gitmenize gerek kalmadan birkaç günlük bir tatil için bence gayet şahane bir rota. Çeşme ve Alaçatı ile birleştirip ortaya güzel bir rota çıkarabileceğiniz bir yer.

Sakız Adası, oldukça zengin ve köklü bir geçmişe sahip. Herodotos günümüzden yaklaşık 2500 yıl evvel, coğrafyacı Strabon ise 2000 yıl evvel Sakız’dan söz etmişler. Denizcilik ve deniz ticareti ile gelişen adanın nüfusunun MÖ 6. yüzyılda neredeyse 80 binlere ulaşmış. Ünlü denizci kâşif Kristof Kolomb, Osmanlı idaresi altındaki Sakız’da dünyaya geldi ve Amerika’yı keşfe çıktığı seferinden önce Sakızın güzel kasabalarından Pirgi’de uzunca bir süre kalıp buradan denizcilikle ilgili bilgiler toplamış. Antik çağların en büyük destan yazarı Homeros’un İzmir’de doğup, Sakız’da yaşadığına ve eserlerini burada yazdığına inananlar çoğunlukta.

Halkının eskilerden bu yana refah içinde yaşadığı Sakız’da damla sakızı, narenciye ürünleri, zeytin, incir ticareti en önemli gelir kaynakları. Son yıllarda turizm de ekonomilerini kalkındıran önemli bir sektör. Adayı hem zengin hem de ünlü yapan şey ise adalıların mastika dedikleri sakız, gıda endüstrisinin yanı sıra, tıpta ve kozmetik sektöründe, şekerlemelerde, içki üretiminde kullanılıyor. Mastika ağacı, adanın farklı iklim ile toprak özelliklerine sahip güney kesimlerinde yetişiyor.

Mastikanın anavatanı Sakız’da öğleden sonrasından akşama kadar sokakları tenha, dükkanları kapalı görürseniz şaşırmayın. Sakızlılar öğleden sonra 14:00’te işlerini bırakıyor ve iş çıkışı öğlen yemeği yiyip sonrasında siesta yapıyorlar. Günbatımına doğru tekrar mekanlar açılıp sokaklar canlanmaya başlıyor.
Sakız Adası Gezilecek Yerler

Sakız Adası’nda irili ufaklı tam 66 köy var. Kale gibi surlarla çevrili, sır sırta dayalı, labirent gibi sokaklarıyla bazı köyler hakikaten enfes. Sakız’da gezilecek yerler arasında en önemlileri adanın seramik merkezi Armolia, kale görünümündeki köy Olympi, ilginç duvar desenli evleriyle Pirgi, ortaçağ kalesinin kıvamında labirent gibi sokaklarıyla çok sevdiğim köy Mesta, acılı hikayesiyle terkedilmiş yer Anavatos başta geliyor. Adanın batı kıyılarında kalan Cenevizliler zamanından kalan Vessa, daha ötede harika koy üzerine kurulmuş yeşil Lithi; çok iyi korunmuş durumda taş evleriyle Ege’ye nazır köy Avgonima daha çok vakti olanların görmesi gereken yerler arasında.

İTALYA'NIN GİZLİ CENNETİ PORTO RECANATİ


İtalya'nın kuzeyinde ve Adriyatik denizinin kıyısında bulunan bu kasaba bizi gerçekten çok şaşırttı. Sadece kumsala uzanıp denize girme beklentisiyle gittiğimiz kasabanın girişi bile bizi rengarenk karşıladı. Pastel tonlarındaki evler ve zıt renklerdeki kapı ve pencereler insanı baktıkça mutlu ediyor. Rengarenk blokların ortasında parkları andıran yemyeşil avlular ve upuzun palmiyeler bulunuyor.



Kasabanın iç kısımlarına girdikçe ufak butikleri, dükkanları ve restaurantları görüyorsunuz. Ama asıl hareket sahil kısımında. Tüm sahil boyu cıvıl cıvıl: bisikletleri ile dolaşan insanlar, evlerinin önüne sandalyeler kurup oturan yaşlı çiftler, masalarını sokağa çıkartıp yemek sofraları hazırlayan kalabalık aileler, köpeklerini dolaştıranlar....yazlık bir kasabada arayabileceğiniz her türlü canlılık burada var.

Plaj kısmına baktığınızda bu hareketlilik ve renk cümbüşü şemsiye ve şezlonglarda da devam ediyor. Plajda her restaurantın kendine ait bir alanı var ve hepsi en canlı renkleri kullanma konusunda birbiri ile yarışıyor. Restaurantlardaki deniz mahsüllerinin ve ev yapımı makarnaların lezzetleri de anlatılmaz yaşanır.

Burada haftanın belli günleri latin dans geceleri düzenleniyor. Bu cafenin hemen biraz ilerisinde Chalet Mille Lire isimli bir başka plaj restaurant daha var. Otel anlaşmalı olduğu bu plaj restaurant veya sizin gitmek istediğiniz herhangi bir noktadaki rezervasyonlar konusunda hep yardımcı oluyor. Chalet Mille Lire diğer yerlere kıyasla biraz daha sakindi ve restauranttaki yemekler de çok lezzetliydi. Porto Recanati'de sahil boyunca keyifli yürüyüşler yapabilir veya kasabanın renklerine yaraşır pastel bisikletlerden kiralayabilirsiniz.

Akşamları ise mutlaka kasabanın çok lezzetli deniz mahsüllerini deneyin. Seaside Antonio Restaurant kumsalın içindeki muhteşem manzaralı masaları ve ev yapımı patates cipsleriyle bizi mutlu ederken Circolo Della Vela veya diğer adıyla Jakuge'de kalamar ve o mekanın spesyalitesi olan Mojito Tiramisu ile bulutlara uçtuk. O kadar çok sevdik ki aynı restauranta daha sonra bir daha gittik. Atıştırmalık bir şeyler arıyorsanız dilim pizzalarına bayıldığımız Fiordi Grano tam size göre. İçeride uzun kuyruklar oluşsa da beklemeye değer olduğunu göreceksiniz.


ALINTI

Fransa'da az bilinen 10 nefis yer



Fransa, Avrupa'nın hem kültürü hem de tarihi ile en çekici ülkelerinden biri. Her ne kadar Fransa denilince akla ilk olarak Paris gelse de Fransa'da gezilecek daha birçok güzel yer var. İşte Fransa'da az bilinen 10 nefis yer...


1- Bayeux

Gotik ve Normandiya mimarisinin en güzel örneklerini barındıran Bayeux, devasa katedrali ile ünlü. Orta Çağ’dan kalma görüntüsüyle kasaba turistlerin ilgi gösterdiği yerler arasında. Bayeux aynı zamanda plajları ile de popüler olan bir bölge.
2- Annecy

Göl kenarında bulunan bu şirin kasaba, küçük Venedik olarak anılıyor. Sahip olduğu kanalları ile romantik bir kasaba olan Annecy nehir turu ile daha zevkli bir şekilde keşfedilebilir.

3- Chamonix

Kayak bölgesi olarak bilinen Chamonix, Mont Blanc dağına da yakın bir konumda. Chamonix özellikle kış aylarında muhteşem manzarası ile dikkat çekiyor.

4- Biarritz

Bask bölgesinde yer alan Biarritz, sahil şeridi olarak harika kumsallar ve surf yapılacak bir okyanusa sahip. Yaz aylarında kalabalıklaşan bölgede deniz ve güneş keyfi yapılabilir.

5- Mont Saint Michel

Normandiya'nın Manche bölgesinde yer alan Mont Saint Michel, 90 m yükseklikteki kayalardan oluşuyor. Kayalığın tepesinde ise ünlü bir katedral yer alıyor. 700 yıllık yapı görenleri büyülüyor.

6- Sault

Lavanta tarlaları ile ünlü olan Sault, muhteşem fotoğraflar çekmek isteyenleri bekliyor. Lavanta'ya ait her türlü hediyelik eşyayı bulabileceğiniz bu köyde, birbirinden şirin restoranlarda Fransız lezzetlerini tadabilirsiniz.

7- Colmar

Rengarenk evleri ile ünlü olan Colmar, şirin mi şirin bir Fransız şehri. Renkli evlerin bulunduğu dar sokaklarda dolaşabilir ve nehirde tekne gezisi yapabilirsiniz. Alsace bölgesinde bulunan Colmar'da bölgenin ünlü şaraplarını denemenizi öneririz.

8- Loire Vadisi

Loire Irmağı'nın ortasında bulunan Loire Vadisi, tarla ve bahçeleri ile ünlü. Şatolarıyla göz alıcı bir görünüme sahip olan bölgede, Chamnord, Chinon ve Rivau gibi şatolar mutlaka görülmeli.
9- Arles

Güney Fransa'da bulunan Arles, Orta çağ atmosferi ile ziyaretçilerini büyülüyor. Ünlü ressam Van Gogh'un da bir dönem yaşadığı şehirde, Saint Trophime kilisesi ve Roma antik tiyatrosu gezilmesi gereken yerler arasında.

10- Amiens

Paris'e yakınlığı ile bilinen Amiens kasabası, etkileyici katedrali ile görenleri büyülüyor. Gotik mimarisinin hakim olduğu kasabada, Jules Verne'in evini de ziyaret edebilirsiniz.


AFRİKA’NIN ÖTEKİ DÜNYASI: BÜYÜK GÖÇ ZAMANI





Perisos Turizm ile Afrika’da bambaşka bir dünyanın kapısını aralamaya şimdiden hazır olun. Büyülü Afrika turu ile Afrika’nın 5 büyükleri olarak bilinen aslan, gergedan, fil, leopar ve Afrika Mandası’nın muhteşem şovları sizi bekliyor. Birçok belgesel filme ilham veren Büyük Göç’ün en önemli ve şaşırtıcı noktası; hayvanların yağmurun hangi yönden yağacağını daha önceden algılayarak, tam da bu yönde hipnotize olmuş bir şekilde hareket etme çabalarıdır. Renklerin iç içe geçmesiyle ortaya çıkan bu büyüleyici göçün sahipleri ise malum, Afrika’nın 5 büyükleridir. Siz de bu muhteşem şova bizzat şahit olmak istiyorsanız eğer şimdiden söyleyelim, harika bir görsel şölen sizi bekliyor.

Devasa şimşek uçlarının, ufkun denize kıyısı olan yağmur damlalarını izlediği noktada, hayvanlar Büyük Göç için yola çıkmaya çoktan başlamışlardır bile. Bu nedenle tatil planlarınızı yaparken, Büyük Göç’ün başladığı tarihleri bir kenara şimdiden not etmenizde yarar var. Çünkü büyülü Afrika turu ile bambaşka bir dünyanın da kapısını çoktan aralamış olacaksınız.



Dünya Miras Alanlarını belirlemek üzere 1972 yılında Stockholm’de bir araya gelen Birleşmiş Milletler delegelerinin, listenin başını Serengeti’ye verdiğini de ayrıca belirtelim. Serengeti, bugün dünyadaki en ünlü milli parklardan biri olmasının yanı sıra, muhteşem aslanlarıyla da hafızalarda yer eden büyük göçe ev sahipliği yapmaktadır.



Göç hareketi yalnızca Serengeti Milli Park’ını ve Kenya’daki Maasi Mara rezervinde değil, 150.000 mil ötesindeki dağılma alanlarını da içeren vahşi bir doğada gerçekleşiyor. Yılın döngüleri ise Ocak ve Mart ayları arasında yarım milyon buzağı doğan milli parkın güney tarafında başlıyor. Yağmurların Mayıs ayında sona ermesiyle birlikte arazinin hızla kurumaya başlaması, hayvanlarında kuru mevsim sığınma yerleri olan Maasi Mara’ya doğru yola çıkmasına neden oluyor. Ekim ayının sonundaki kısa yağmurların başlamasıyla birlikte büyük göç de Serengeti’ye geri dönüyor. Aralık ayında kuzey ormanlık alanlardan çıktıktan sonra sürüler Seronera’yı geçip, yeniden buzağılama topraklarına doğru geri dönerek, daireyi tamamlıyorlar. Dolayısıyla Mart ayında yüzbinlerce wildebeest de, Serengeti’nin merkez bölgesine ulaşmış oluyor.
DOĞANIN AHENKLİ COŞKUSU: TANZANYA& ZANZİBAR

Yeryüzündeki en büyük yaban hayatı izleme yerlerinden biri olan Serengeti’nin geniş ovalarındaki doğanın gizemli gücü adeta sizi etkisi altına almaktadır.

Üniter bir cumhuriyet olan Tanzanya, yirmialtı adet mikoa adı verilen bölgeden oluşmakta olup, kuzeyinde Kenya ve Uganda, batısında Ruanda, güneyinde ise Zambiya ile komşudur. Birçok ekolojik değere sahip olan Tanzanya’da öne çıkan başlıca yerler ise Ngorongoro Krateri, Serengeti Milli Parkı ve şempanze davranışlarının gözlemlendiği Gombe Ulusal Parkı’dır. Öyle ki Tanzanya’ya geldiğinizde doğanın sizi tüm coşkusuyla çevrelediğini görürsünüz.



Emin olun Serengeti ile ilk karşılaşmalarını unutan çok az insan vardır. Yeryüzündeki en büyük yaban hayatı izleme yerlerinden biri olan Serengeti’nin geniş ovalarındaki doğanın gizemli gücü adeta sizi etkisi altına almaktadır.

Bu arada özellikle Serengeti’de safari turizminin son derece popüler olduğunu da hemen belirtelim. Safari turizmi dediğimiz şeyin öyle küçük bir alanı kaplamadığını tahmin etmişsinizdir. Neredeyse 15 bin kilometrelik bir alandan bahsettiğimizi de dipnot olarak geçelim.Dolayısıyla göç dönemine denk geldiğinizde gördükleriniz karşısında tek kelimeyle hayran kalacaksınız.



Adanın batısında bulunan Zanzibar’ın ruhunu taşıma görevini ise Stone Town üslenmiştir. Adını zencilerin sahili anlamındaki Farsça Zangibar’dan alan ülke, aynı zamanda dünyanın önde gelen baharat üreticilerinden de biridir.
GÜNEY AFRİKA & VICTORIA ŞELALELERİ

Güney Afrika’nın en önemli turist çeken noktalarından biri kabul edilen bu şelale, aynı zamanda UNESCO tarafından da Dünya Mirası Alanı olarak sahiplenilmiştir.

20.000’den fazla bitkiye ev sahipliği yapan Güney Afrika, dünyadaki ekolojik çeşitlilik açısından son derece önemli bir yere sahiptir. Zengin bir yaban hayata sahip olan ülke, 300’den fazla memeli, 500’den fazla kuş türü ve 100’den fazla sürüngen hayvan ile birçok böcek ailesine ait hayvanlara ev sahipliği yapar. Güney Afrika’nın Cape Town, Pretoria ve Bloemfontein olmak üzere 3 tane başkenti bulunmaktadır.



Mosi-oa-Tunya ile bilinen Viktorya Şelalaleri ise dünyanın en görkemli şelaleleri arasında öne çıkar. Zambezi Nehri’nin üzerinde bulunan şelalenin gürleyen duman olarak anıldığını da hemen söyleyelim. Güney Afrika’nın en önemli turist çeken noktalarından biri kabul edilen bu şelale, aynı zamanda UNESCO tarafından da Dünya Mirası Alanı olarak sahiplenilmiştir.

Muhteşem Victoria Şelalelerini ziyaret etmek için en iyi zaman, bölgedeki yaz yağmurlarından hemen sonra Şubat – Mayıs ayları arasında dünyanın en büyük su levhasını göreceğiniz zamandır. Neredeyse Niagara Şelalesinden iki kat daha büyük olan şelalenin gürültüsü birkaç kilometre öteden dahi rahatlıkla duyulabilmektedir. Şelalenin üzerindeki hiç kaybolmayan gökkuşağı ise mutlaka görülmesi gereken yerlerden biridir. 
DAĞ GORİLLERİ İLE TANIŞMAYA HAZIR OLUN

Afrika kıtasının doğusunda bulunan Ruanda’nın özellikle yüksek kesimleri burada yaşanan özel ekolojik sistemin de etkisiyle benzersiz bir yaban hayatı ve bitki örtüsüne sahiptir. Ülkenin tek yağmur ormanı ise Nyungwe’dir. Ülke genelinde ziyaretçilerin önem verdiği uğrak noktalardan biri de dağ gorillerinin gözlemlenme sürecidir.



5 Volkandan oluşan Virungas, çevresindeki olağanüstü manzara ve turistik yerlerden ziyade, dağ gorilleri ile dikkatleri çekmektedir. Nyungwe Milli Parkı ise Ruanda’nın biyolojik çeşitliliğinin en önemli görüldüğü yerlerden biridir.

LAVANTA CENNETİ


Fransa’nın en güneyinde Akdeniz kıyısında yer alan Provence ve Sault lavanta cenneti olarak biliniyor. Az bir nüfusa sahip olan bu bölgeler özellikle lavanta mevsimi olarak da bilinen Temmuz ayında turist akınına uğruyor. Yolu buralardan geçen herkes, devasa boyutlardaki lavanta tarlalarının önünde durup fotoğraf çektiriyorlar. Zaten bu bölgeye yaklaşır yaklaşmaz lavantaların kokusunu alabiliyorsunuz. Hem doğal güzellik ile gözlere hitap eden hem de muhteşem kokusuyla duyularınızı harekete geçiren bu yerlere mutlaka gidilmeli! Ancak Fransa ha denilince gidilen bir yer olmadığı için her zaman bu lavanta tarlalarını yakından görmek mümkün olmaya biliyor. Bu nedenle mutluluğu ve doğal güzellikleri uzaklarda aramak yerine yakınımızdaki yerlere bakmakta fayda olacaktır. 

Mesela kaçımız Isparta’nın lavanta cenneti Kuyucak Köyü hakkında bilgi sahibiyiz?



Toplamda 150 ev bulunan Kuyucak Köyü’nde başta boş kalan araziler kurak kalmasın diye ekilen 3, 5 fide, sonraları devasa lavanta tarlalarına dönüşmüş durumda. Türkiye’nin her yerinden turist çeken bu lavanta tarlaları, daha köye girmeden kokusuyla misafirlerini mest ediyor.



Haziran ayında çiçeklenmeye başlayan lavantalar mor çiçeklerini Temmuz ayında açıyor ve 3 bin hektarlık bir alanı görsel şölene çeviriyor. Temmuz ayı içerisinde yapılan Lavanta festivali ile taçlanan bu küçük ama şirin köyü mutlaka ziyaret etmelisiniz.



Sizin de yolunuz Fransa’nın Provence veya Sault bölgelerine düşmüyorsa, Temmuz ayından itibaren Isparta’yı mesken tutabilirsiniz. Burada hem Lavanta tarlalarının eşsiz güzellikleri eşliğinde kahvaltı yapabilir, konaklayabilir ve kendinize görsel ve duyusal bir şölen çekebilirsiniz.