2019 ERKEN REZERVASYON FIRSATLARINI YAKALAYIN.... AYRICALIKLI OLMANIN TADINI ÇIKARTIN... DETAYLI BİLGİ VE REZERVASYON : 0224 225 4343 - 0534 835 86 85 (whatsapp)

Online Otel / Tatil Rezervasyonu


Booking.com

ŞİİRİN ŞEHRİ ŞİRAZ’DA GÖRÜLMESİ GEREKEN YERLER





Her şehri ayrı bir değer, her karış toprağı ayrı bir birikim olan İran’ın en çok turist çeken şehirlerinden biridir Şiraz. Coğrafya ve nüfus bakımından ülkenin 6. büyük şehri olarak kabul edilen Şiraz, turistik ve ticari gelişiminden kaynaklı İran için oldukça önemli. İran seyahati boyunca bir şekilde zaman ayırıp Şiraz’ı tanıma fırsatı bulan çoğu gezgin için de durum aynen bu şekilde. Tarih boyunca Fars kültürünü dünyaya tanıtmış çok sayıda ünlü şairin yaşamını geçirdiği Şiraz’da mutlaka görülmesi gereken yerleri sizler için sıraladık;

PERSEPOLİS

Şiraz’da bulunan birçok gezginin henüz şehir merkezini dahi görmeden çabucak atlayıp gittiği yere Persepolis deniyor. Şiraz’ın 70 kilometre kuzeydoğusunda bulunan Persepolis adından da anlaşılabileceği üzere Pers’lere ait bir antik kent. Hatta bu antik şehir, Büyük Pers İmparatorluğu’nun merkezi olarak kabul ediliyor. Oldukça geniş bir alana yayılan Persepolis, içinde bulundurduğu mermer oymaları, dev heykelleri ve el işçiliği ile uzun çalışmalar sonucunda elde edilmiş oyma sanat eserleriyle zamanın nasıl geçtiğini fark edemeyeceğiniz noktalardan. Uzun süredir UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde olan antik kent Persepolis için yarım gününüzü ayırın ve kenti mutlaka bir rehber eşliğinde gezin.



NAKŞ-I RÜSTEM (KAYA MEZARLARI)

Persepolis’in 12 kilometre kuzeyinde bulunan Nakş-ı Rüstem, bölgenin en önemli arkeolojik merkezlerinden biri olma özelliği taşıyor. Anıt şeklinde 7 adet antik mezar sütununun bulunduğu Nakş-ı Rüstem, Fars Mitolojisi kahramanı Rüstem’i tasvir ettiğine inanılan anıt mezarlar ve bu mezarların alt bölümünde bulunan Sasani oymaları nedeniyle oldukça değerli. Akameniş krallarının kendileri için yaptırdığı düşünülen anıt mezarlardan birinde açıkça mezarın I. Darius’a ait olduğu yazıyor. Diğer mezarların ise Xerses, I. Artaxerses, II. Artaxerses, III. Artaxerses, II. Darius ve III. Darius’a ait olduğu düşünülüyor. Persepolis gibi Nakş-ı Rüstem’in de bir rehber eşliğinde gezilmesi oldukça önemli.



ERAM (İREM BAHÇESİ)

Fars edebiyatının en önemli eserlerinde adına sık sık rastlanan ve genelde “yalan dünyanın cenneti” olarak tasvir edilen İrem Bahçesi, Şiraz’ın mutlaka görülmesi gereken noktaları arasında. Endülüs’teki Alhambra Bahçesi ve Agra’daki Tac Mahal’in bahçesinden etkilenerek yapıldığı düşünülen İrem Bahçesi, Mimar Muhammed Hassan tarafından inşa edilen görkemli bir sarayı çevreliyor. Şiraz’ın masalsı atmosferini tam anlamıyla yansıtan İrem Bahçesi özellikle yaz aylarında muhteşem bir güzelliğe kavuşuyor.



KERİM HAN KALESİ

Şiraz’da mutlaka görülmesi gereken bir diğer nokta ise Kerim Han Kalesi’dir. 1766 yılında Zend Hanedanı Kerim Han Zend tarafından yaptırılan kale, toplamda 4 kilometre karelik alana yayılıyor. Kaleyi çevreleyen 12 metre uzunluğunda surların tamamı tuğlalardan oluşuyor. Kalenin 4 bir yanında bulunan burçlar ise 14’er metre. 14 metre yüksekliğindeki 4 burçtan biri diğerlerine nazaran biraz eğik olması nedeniyle İtalya’nın ünlü Pisa Kulesi’ne benzetiliyor olsa da, söz konusu eğimin Pisa Kulesi kadar olmadığını önceden bilmekte fayda var.



VEKİL CAMİİ

İhtişama ve gösterişe düşkünlüğü ile bilinen Zend Hanedanı Kerim Han’ın, bu özelliğini en çok açık ettiği eser Vekil Camii’dir. Öyle ki, 1773 yılında inşa edilen Vekil Camii, çiçek desenli çini işlemelerinin ve mozaik işlemeli sütunlarının oluşturduğu muhteşem görsellik nedeniyle sadece Şiraz’ın değil İran’ın da kartpostallara yansıyan yüzü haline gelmiş.



VEKİL PAZARI

Vekil Camii’nin hemen yanında bulunan ve Kerim Han imzası taşıyan bir başka önemli nokta ise Vekil Pazarı’dır. İran’ın en büyük kapalı çarşısı olan Vekil Pazar’ı genel görünümü itibariyle İstanbul’un ünlü Kapalı Çarşı’sına oldukça benziyor. Dünyaca ünlü İran halıları, sedef kakmalı tavlalar ve Fars kültürünü yansıtan el sanatlarının en güzel örneklerinden olan porselen takımları bu pazarda bolca görülebilir. Büyüsüne kapılıp kendinizi kolayca kaybedebileceğiniz bu pazarda alışveriş yapmak gibi bir düşünceniz varsa, pazarlık yapmayı asla ihmal etmeyin.






Telefon : 0 224 225 43 43



 Gsm : 0 534 835 86 85                        Faks : 0 224 225 43 53                          e-mail : info@perisos.com.tr

Batum’a Gitmek İçin 10 Neden




Doğu Karadeniz’de, Sarp sınır kapısının hemen ötesinde bambaşka bir dünya sizi bekliyor. Canlı eğlence hayatı ve yakın konumu ile son zamanların en gözde destinasyonlarından olan “Batum’a Gitmek İçin 10 Neden” listesiyle karşınızdayız.
1- Batum’a pasaport veya vize olmaksızın sadece nüfus cüzdanınızı göstererek giriş yapabilirsiniz.


2- Batum’a Sarp Sınır Kapısından kara yolu ile ya da Batum Havaalanına direkt uçuşlar ile kolaylıkla ulaşabilirsiniz.
3- Batum Bulvarı, Piazza Meydanı, Avrupa Meydanı ve Aşk Heykelinin de aralarında bulunduğu birçok ünlü yeri gezme fırsatı bulabilirsiniz.


4- Birçok kumsal ve plaj ile doyasıya yüzme imkanı bulabilirsiniz.


5- Canlı eğlence hayatı ile eğlenceye doyabilir, Casinolarda şansınızı deneyebilirsiniz.


6- Ilıman iklimi sayesinde yılın her mevsimi Batum’un tadını doyasıya yaşayabilirsiniz.
7- Yeşilin her tonunu bulabileceğiniz Batum Botanik Bahçesinde birçok farklı bitkiyi keşfedebilirsiniz.


8- Bölgeye giden Türklerin yoğunluğu sayesinde bazı Türkçe kelimeleri anlayan yerel halk ile iletişim sorunu yaşamadan anlaşabilirsiniz.


9- Harço Çorbası, Sulguni Peyniri, Haçapuri ve Hinkal’in de aralarında bulunduğu zengin Batum mutfağında lezzet keşfine çıkabilirsiniz.


10- Her bütçeye uygun zengin konaklama imkanları ile Batum Otelleri‘nde rahat edebilirsiniz.






Telefon : 0 224 225 43 43



 Gsm : 0 534 835 86 85                        Faks : 0 224 225 43 53                          e-mail : info@perisos.com.tr

DÜNYANIN EN GÜNEYİNDE KİMLERLE TANIŞACAKSINIZ?






Doğal hayata karşı olan tutkumuz, her geçen gün ivme kazanıyor. Bu sebepten değimi ki, dünyanın güneyinden kuzeyine, doğusundan batısına ilk günkü doğallığını koruyan ne varsa, hiç tereddüt etmeden düşüyoruz peşine. Bu uzun ve keyifli yolculuklarda kimi zaman öyle güzel sürprizler çıkıyor ki karşımıza, her şey bir anda daha bir renkleniyor, yollar daha da güzelleşir. Eğer sizde bir gün dünyanın güney ucuna, Patagonya’ya gitmeye karar verirseniz, küçük ama anlamlı sürprizlerle karşılaşacağınızdan emin olabilirsiniz. Hatta gelin o küçük sürprizlerden bir kaçına birlikte göz atalım;


MACELLAN PENGUENLERİ


Boyları ortalama 40-50 santim aralığında olan siyah-beyaz Macellan Penguen’leri, Patagonya’nın karşınıza çıkaracağı en şirin sürprizlerden biri. Şili, Arjantin ve Falkland Adaları’nın kayalık sahil bölgelerinde her an karşınıza çıkabilme ihtimali olan Macellan Penguen’leri, özellikle görülmek istenirse, gidilmesi gereken yer Patagonya’nın Punta Tombo sahilleridir.





PATAGONYA TAVŞANI


Arjantin’in Patagonya eteklerine doğru ilerledikçe geçtiğiniz hemen her doğal nokta da Patagonya Tavşanı ile karşılaşabilirsiniz. Penguenlerin aksine bulunduğu bölge ve nüfus açısından daha fazla olan Patagonya Tavşan’ları, bizim yakından tanıdığımız tavşan türlerinin ilk atası olarak kabul edilir. Diğer tavşanlara göre daha cüsseli ve daha ince-uzun bacaklara sahip olan Patagonya Tavşanları’nın kulakları da yaygın türe göre farklılıklar gösteriyor. Yabani oldukları için dokunmanız çok zor olsa da, onların güzel hareketlerini izlemek ve bambaşka bir tavşan türüyle karşı karşıya olmak, Patagonya tatilinizi daha neşeli kılmaya yetecektir.





GUANAKO


Deve ile Lama arasında bir hayvan türü olarak bilinen Guanako’lar, Patagonya’nın en ünlü canlıları arasında yer alıyor. And Dağları’nın etekleri, Şili ve Arjantin’in en güney kısımlarında görülebilen Guanako’lar, bu özellikleriyle dünyanın güney ucunda bulunan birkaç kara hayvanından biri olarak değerlendiriliyor. Doğal alanlarında 10-15 kişilik gruplar halinde yaşayan Guanako’ları görme işini bir tesadüfe bırakmak istemezseniz, Patagonya’nın en ünlü doğal yaşam parklarından biri olan Punta Delgada’yı ziyaret edebilirsiniz.





PATAGONYA TİLKİSİ


Bildiğimiz tilki türlerine göre daha küçük boyutlarda ve vahşi görünümden uzak, hayli sevimli görünen Patagonya Tilkileri, Gri Tilki ve Dövüş Tilkisi olarak da biliniyor. Bu tilki türüne Dövüş Tilkisi denilmesinin nedeni ise, diğer tilki türlerinin aksine kaçmayı değil, köpek familyası gibi çoğu zaman ilişki kurmayı tercih etmesi. Yazarın burada “ilişki kurmak” ifadesinden kastı, gidip onları sevin anlamına gelmiyor. Onları uzaktan sevin ve doya doya fotoğraflarını çekin.





GÜMÜŞ RENKLİ BALİNALAR


Arjantin’in Patagonya kıyılarında yaşayan ve yıllarca “Katil Balinalar” olarak anılan gümüş renkli Patagonya Balinaları, ağırlıkları 3,5 tonu uzunlukları da 16 metreyi bulan balık türleridir. Bölgede dalış yapan birkaç insanın ölümüne neden olan Patagonya Balinaları, sırf bu nedenle uzun yıllar Katil Balinalar olarak anılsa da bölgedeki av yasakları ve yük gemilerinin geçiş kurallarına dair kimi düzenlemeler sayesinde bu kötü yakıştırmadan kurtuldu. Eskiden korkunç hikâyelere konu olan Patagonya Balinaları artık kendisine dokunulabilen hatta bir yunus gibi kendisiyle oynanabilen canlılar haline geldi. Gümüş gibi parlayan renkleriyle yaptıkları şovlar ise Arjantin’in Patagonya kıyılarında en çok turist çeken aktiviteler arasında yer alıyor.





Telefon : 0 224 225 43 43


 Gsm : 0 534 835 86 85                        
Faks : 0 224 225 43 53                         
 e-mail : info@perisos.com.tr

ATEŞ VE BUZUN MUHTEŞEM DANSI; İZLANDA





İzlanda’yı bir sözcükle tanımlamak gerekse, muhtemelen bu “sadelik” olurdu. Ama öyle böyle bir sadelik değil. Ateşle buzun dansından, yani doğal zıtlıktan beslenen bir sadelik. Yeryüzünün belki de en doğal hali olan oluşumlar ve bu oluşumların birbirleriyle olan muhteşem uyumu.. Sizi tanrısal dokunuşun kusursuzluğuyla buluşturmak istiyoruz. İşte İzlanda’da mutlaka görmeniz gereken yerler;

SKAFTAFELL ULUSAL PARKI

İzlanda’nın güneyinde bulunan ve İzlanda’nın beşte birini kapsayan Vatnajökull Buzulu’nun en büyük parçası olan Skaftafell Ulusal Parkı, İzlanda’nın en turistik noktaları arasında yer alıyor. İzlanda’nın genelinde olduğu gibi muhteşem bir görselliğe sahip bu bölgede çok sayıda buz mağarası bulunuyor. Özel turlar ile gezilebilen buz mağaralarını görmek, birçok gezginin ölmeden önce yapılması gerekenler listesinde baş sıralarda yer alıyor. Skaftafell Ulusal Parkı’nda sadece buz mağaraları bulunmuyor. Bu bölgeye yapacağınız gezide maviliğiyle göz kamaştıran muhteşem bir gökyüzü, buzul kırılmaları sonucu oluşmuş çok sayıda lagün ve sularda yüzen siyah bazalt sütunlar sizleri bekliyor olacak.



THINKVELLIR ULUSAL PARKI

İzlanda’nın güneybatısında bulunan Thinkvellir Ulusal Parkı, tarihsel, jeolojik ve kültürel açıdan bölgenin en önemli noktası olarak biliniyor. Avrupa ve Amerika kıtasının doğal oluşumlarla en belirgin biçimde ayrıldığı nokta, Thinkvellir Ulusal Parkı’nın merkezinde yer alıyor. Park aynı zamanda İzlanda’nın en büyük doğal gölü olan Tingvallavatn Gölü’ne ve 930 yılında kurulan dünyanın ilk meclisine ev sahipliği yapıyor.







MAVİ LAGÜN

Başlı başına bir doğa harikası olan İzlanda’nın deyim yerindeyse vitrin yüzü haline gelmiş noktası Mavi Lagün’dür. Mavi Lagün’ün bu denli ön planda olmasının en önemli nedeni, üstü çoğunlukla buzul olan bu yerin, alt tabakasının da buna tezat bir şekilde kaynıyor olduğunun göstergesi olmasıdır. Ateşle buzun muhteşem bir görselliğe ve yine aynı oranda muhteşem bir deneyime neden olduğu Mavi Lagün, turistler ve İzlandalılar tarafından yoğun biçimde kullanılan bir termal tesis. Etrafı saran yoğun sis, görüş alanında bulunan tepeler, eksileri gören hava soğukluğu ve ısısı 39 dereceyi bulan doğal bir jakuzi.. Mavi Lagün, İzlanda’nın size vaat ettiği olağanüstü deneyimlerden sadece biri.



REYNISFJARA (SİYAH KUM PLAJI)

İzlanda’nın bir diğer doğa harikası olan Reynisfjara, yani Siyah Kum plaj’ı da yine ülkenin en çok turist çeken noktalarından biri. Katla Yanardağı’na yakınlığı nedeniyle hala tehlike altında olan bu bölgenin kumsalı siyah volkanik taşlardan oluşuyor. Aynı zamanda kıyıda bulunan dik volkanik taşlar da özellikle geceleri muhteşem bir doğa manzarasına davet çıkarıyor. Tüm bunların yanı sıra barındırdığı kuş çeşitliliğiyle de ünlü olan Reynisfjara, eğer güneye doğru ilerliyorsanız İzlanda’nın size son sürprizi olacaktır.



GULLFOSS

Kış aylarında İzlanda’daysanız ve Gullfoss Şelalesi tam karşınızda duruyorsa, karşı karşıya olduğunuz görselliğin herhangi bir tarifinin olmadığına şahit oluyorsunuz demektir. Dünyanın en büyük 3. şelalesi olarak da bilinen Gullfoss, heybeti, gücü ve muhteşem görselliği ile İzlanda seyahatinizin en özel anlarından birini oluşturacaktır.





Telefon : 0 224 225 43 43


 Gsm : 0 534 835 86 85                        Faks : 0 224 225 43 53                          e-mail : info@perisos.com.tr

















Denizden Bakınca Dubrovnik





Dubrovnik demek, evet ortaçağ demek, surlar, eski şehir, kiliseler, katedraller, teleferik, demek ama büyük ölçüde de deniz demek. Dubrovnik’e varınca, bir tekne ile açılmadan olmaz…


Mevsimlerden yaz ise tekne turunu uzun tutmakta fayda var. Yok eğer soğuk bir mevsimde gidiyorsanız, Dubrovnik’in hemen karşısındaki Lokrum Adası’nın kıyıları, gezinti için enfes bir seçenek. Lokrum’da ayrıca görülmeye değer bir manastır, bir botanik parkı ve adanın açık denize bakan tarafında bir de çıplaklar plajı var. Gece konaklamak ise mümkün değil.


Eski limandan kalkan tekneler, ki bunların arasında Glass Boatlar, yani, alt tarafı camdan inşa edilmiş olanlar da var, bunlardan birine binerek, 10 Euro karşılığında bir saatlik bir keyif turuna çıkabilirsiniz. Küçük tekne, Lokrum adası kıyılarından dönüp, eski Dubrovnik’e açıktan bakma şansı veriyor.


Tekne Lokrum Adası açıklarından limana doğru döndüğünde sağdaki kıyılarda göreceğiniz kumluk plaj, Banje Plajı. Yaz aylarında oldukça kalabalık olmasına rağmen serinlemek için birebir ve yürüyerek 10 dakikada ulaşılabiliyor.


Tekneler 10.00-21.00 saatleri arasında çalışıyor. Biletleri limandaki bankolardan satın almak mümkün.


Sıcak bir mevsimde gittiyseniz, Üç Adalar Turu’nu tercih edebilirsiniz.


Game of Thrones filminin çekimlerinde de kullanılan Karaka isimli büyük korsan teknesi de ilginç bir deneyim olabilir.


Cavtat, Lokrum ve Lapad, tura çıkan teknelerin en çok uğradığı yerler…


Vira Dubrovnik!




Telefon : 0 224 225 43 43



 Gsm : 0 534 835 86 85                        Faks : 0 224 225 43 53                          e-mail : info@perisos.com.tr


Çocuğunuza Tatil Hediye Edin





Tam adı 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olan bu özel gün, tüm dünya çocuklarına Mustafa Kemal Atatürk tarafından 1921 yılında armağan ediliyor ve o tarihten bu yana da, ellinin üzerinde ülkede aynı tarihte kutlanıyor. 23 Nisan aynı zamanda ulusal bir bayram, yani o gün resmi tatil kabul ediliyor. Eğer başka tatillerle birleşirse, en az üç günlük bir kaçamak yapmanıza da izin veriyor. Bu özel günü çocuğunuz ile birlikte keyifli bir tatil yaparak geçirebilirsiniz.

Özellikle yurt dışı turları, hem sizin hem de çocuklarınızın unutulmaz hatıralar edinmesini sağlıyor. Ancak tatil süresinin kısalığı nedeniyle her destinasyon bunun için uygun değil. 23 Nisan turları için vize istemeyen, coğrafi olarak yakınlarda bulunan, ancak aynı zamanda keşfedecek çok fazla şey sunan ülkeler bulmak gerekiyor.

Perisos Turizm ise sizin için bu araştırmayı keyifle yapıyor ve en uygun yerler arasından seçim yapmanıza olanak tanıyor. Hazırsanız başlayalım, vizesiz 23 Nisan turları seçeneklerimiz sizleri bekliyor.
Vizesiz 23 Nisan Turları

İlk kriterimiz gidilecek ülkenin bizden vize istememesi, aksi halde çok fazla zaman kaybediliyor. Tamamen farklı bir kültür olmaması da önemli bir artı, bu sayede yabancılık çekilmeden ve bir alışma sürecine gerek kalmadan hemen tatilin keyfini çıkarmaya başlayabiliyorsunuz.

Balkan ülkeleri, bu kriterlere en çok uyan destinasyonlar. Tarihi olarak da bağlarımızın mevcut olduğu bu ülkeler, hem keşfedecek onlarca şey ve hem de cennetten farksız doğal güzellikler sunuyor. Makedonya ve Arnavutluk, ilk akla gelen ülkeler arasında. Saraybosna, Üsküp, Belgrad gibi şehirleri kapsayan özel 23 Nisan turları, çocuklarınız ile birlikte keyfini çıkarabileceğiniz unutulmaz hatıralar vaat ediyor. Lezzetli Balkan mutfağını da unutmayalım. Ajvar, Arnavut Böreği ve Papara’nın doğduğu topraklar, yine bu yiyeceklerin en güzel örneklerini barındırıyor. Vizesiz 23 Nisan turları için Balkan ülkelerini ziyaret ederseniz hiç yabancılık çekmeyeceğinize emin olabilirsiniz. Müzikler, yemekler ve insanlar bize çok fazla benziyor.

Kültürünün ve mesafesinin bize yakın olması sebebiyle bir diğer seçenek, elbette Kıbrıs turları.

Kıbrıs, her mevsim sıcak havası ve eşsiz güzellikteki plajları ile özlediğiniz deniz-kum-güneş tatilini 23 Nisan’da dahi gerçekleştirebilmenize olanak tanıyor. Çok farklı kültürlere ev sahipliği yapan ada, Osmanlı ve İngiliz mimarisinin en güzel örneklerini de barındırıyor. Kültür gezisi ile tatili bir arada sunan Kıbrıs, barındırdığı sayısız “casino”ları ile gecelerinizin de dolu dolu geçmesini sağlıyor.


23 Nisan Tatilinde Nereye Gidilir?

Perisos Turizm birbirinden keyifli ve uygun fiyatlı 23 Nisan yurt dışı turları seçeneklerini beğeninize sunuyor. Deneyimli ve profesyonel ekibimiz, tatilinizi en verimli şekilde değerlendirmenizi sağlayacak planları sizlerle birlikte yapıyor. Bu sayede, hem istediğiniz yurt dışı tatiline çıkıyor hem de bütçenizi zorlamamış oluyorsunuz. Gelin, 23 Nisan’da sadece tatil yapmanıza değil, çocuklarınızla beraber bir ömür boyu saklayacağınız hatıraları oluşturmanıza yardımcı olalım.




Telefon : 0 224 225 43 43


 Gsm : 0 534 835 86 85                        Faks : 0 224 225 43 53                          e-mail : info@perisos.com.tr

SYDNEY OPERA HOUSE’UN HÜZÜNLÜ ÖYKÜSÜYLE TANIŞIN





Dünyanın en ünlü ve en turistik şehirlerinden biri olan Sydney, her yıl dünyanın çeşitli bölgelerinden milyonlarca turist ağırlıyor. Misafirlerine sunduğu ayrıcalıklı deneyim turları, dünyaca ünlü mimari yapıları, bitmeyen gece hayatı, şehir yaşamına komşu olabilmeyi başarmış doğal çöl yaşamı ve daha saymakla bitmeyecek birçok güzelliğiyle Sydney, her gezginin beklentisini karşılayacak türden. Sadece görsel güzellikleriyle değil, çekim unsurlarının ilginç hikâyeleriyle de ön plana çıkan Sydney’de öyle bir yapı bulunuyor ki, yapının öyküsü görkemli duruşunun ve zarafetinin önüne geçebiliyor. Sydney tatilinin önemli aşaması olan Sydney Opera House’un hüzünlü öyküsünü okumaya hazır mısınız? Cevabınız evetse, hadi başlayalım;

Sydney’in kartpostallara taşınan yüzü Sydney Opera House, deniz ortasındaki özerk konumu, dilimlenmiş portakal kabuğunu andıran muhteşem görünümü ve tabi ki büyüklüğüyle gören herkesi kendine hayran bırakıyor. Yapımı tamamlanır tamamlanmaz dünyanın en estetik yapıları arasındaki yerini hemen almayı başarmış olan Sydney Opera House’un tamamlanma süreci öyle kolay olmamış.



1957 yılında hatırı sayılır bir opera binası yapılmak istendiği için uluslar arası düzeyde mimarların katılabileceği bir proje yarışması organize edilmiş. Yarışmaya, dilimlenmiş portakal kabuğu görünümlü opera binası projesiyle katılan Danimarkalı Mimar Jorn Utzon yarışmayı kazanmış ve kendisinden projeyi hayata geçirmesi için gereken tüm hazırlıkları yapması ve hemen başlaması istenmiş. Tam da kendisinden istenildiği gibi hemen çalışmaya başlayan Jorn Utzon, yapının dış mimarisini tamamladıktan sonra bütçe ve zaman aşımı nedeniyle istifa etmiş ve Avustralya’yı bir daha geri dönmemek üzere terk etmiş. 1973 yılında yerel müdahalelerle Sydney Opera House’ın yapımı tamamlansa da açılış törenine Mimar Utzon davet edilmemiş. 2006 yılında Sydney Opera House’un yapımı için mimara “Companion of the Order of Australia” nişanı verilmiş ve bunun için mimar ülkeye davet edilmişse de, bu kez de Jorn Utzon sağlık koşulları nedeniyle davete katılamamış.



Bugün 20. yüzyılın en değerli yapıları arasında gösterilen Sydney Opera House, UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde yer alıyor. Yapının dış mimarisi kadar iç mimarisi de inanılmaz ayrıntılara sahip. Dışarıdan bakıldığında gerçek kapasitesi hakkında çok da bilgi vermeyen yapı 5 dev tiyatro binasına yani, 5540 koltuğa ev sahipliği yapıyor.

Asılı Manastır



Hanging Monastery yani Asılı Manastır bugüne kadar görebileceğiniz en harika ve en ilginç yapıtlardan bir tanesi. Çin’in Shanxi bölgesinde bulunan Asılı Manastır 491 yılında inşa edilmiş ve 1400 yılı aşkın süredir depremlere ve sert rüzgarlara aldırmadan, en önemlisi yıkılmadan günümüze kadar gelmeyi başarmış.


Ama bütün bu çok uzun tarihinin dışında bu Manastırı esas özel yapan şey ise yapının yerden yaklaşık olarak 50 metre yüksekte bulunuyor olması. Bu hali ile dağın yamacına asılı gibi duran manastırı aşağı doğru uzanan çok uzun ve ince kirişler taşıyor gibi görünse de aslında yapı dağın yamacına çakılı tahta kütükler tarafından taşınıyor. Uzun kirişler ise ziyaretçilerin manastırın muzicevi bir şekilde havada durduğunu düşünmelerini sağlamalarından başka bir işe yaramıyor. Kirişler yenileme çalışmaları sırasında içeri girmekten korkan ziyaretçileri kendilerini daha güvende hissetmeleri için yapıya sonradan eklenmiş.


Nasıl yapıldı ve nasıl hala ayakta?
Peki bu yapı nasıl oldu da bütün deprem ve fırtınalara bu kadar uzun süre karşı koyabildi? Bunun cevabı Asılı Manastırın yapım tekniğinde saklı. Binayı ilk yapanlar tasarımı hiçbir şekilde çivi yada başka herhangi bir metal parçaya gerek kalmayacak şekilde tasarlamışlar. Manastırın temeli dağ yamacına çakılan kütüklere oturtulmuş. Bu konuda bugün bile birçok ülkeden inşaat eksperleri, Asılı Manastırın mekaniğin, estetiğin ve budizmin birleştiği eşsiz bir yapı olduğu noktasında birleşiyorlar.


Şuanda içerisinde neler var?
Manastır Budizm, Taoizm ve Konfüçyus öğretileri gibi Çinlileri anlatan herşeyi içinde barındırıyor. Kapıdan içeri girdiğinizde Sakyamuni, Konfüçyus ve Laotzu’nun heykelleri ile karşılaşıyorsunuz. Manastırda içerisinde demir, bakır, kil ve taştan yapılmış 80 heykel ve 40 oda bulunuyor.


Manastır neden bu kadar yükseğe yapılmış?
Aslında bu konusun birden fazla oldukça geçerli nedeni var. Bunlardan birincisi tapınağı sel baskınlarından korumak. Buna tapınağı kalkan vazifesi gören yamaç sayesinde yağmur, kar ve güneş ışınlarının uzun süreli zararlı etkilerinden korumak da dahil. İkinci neden Taoizmin ana prensibi ile alakalı; her türlü gürültüden uzak olmak. Buna bir horozun ötmesi, bir köpeğin havlama sesi de dahil. Bu yüzden de Tapınak bu tür seslerin ulaşmasını engelleyecek derecede yükseğe inşa edilmiş.






Telefon : 0 224 225 43 43


 Gsm : 0 534 835 86 85                        Faks : 0 224 225 43 53                          e-mail : info@perisos.com.tr

KAPADOKYA’DA NE, NEREDEN ALINIR?




Dünyanın en estetik coğrafyalarından biri olan Kapadokya’da geçireceğiniz olağan üstü bir tatili, bölgeden alacağınız kimi hediyelik eşyalarla ölümsüzleştirebilir, yapacağınız kişisel alışverişlerle daha anlamlı bir hale getirebilirsiniz. Peki, Kapadokya’da ne, nereden alınır? Sizler için araştırdık;

SERAMİK – ÇANAK – MİNYATÜR

Kökeni Hititlere dayanan çanak-çömlek işlemeciğinin anavatanı olarak bilinen Kapadokya, günümüzde hala bu işin yapıldığı neredeyse tek yer. Bölgenin çanak çömlek işlemeciliğinde tek merkez olmasının nedeni, günümüzde testi yapımında da bolca kullanılan kızıl çamurun Kapadokya’dan çıkıyor olması. Aradan geçen yüzlerce yıl içinde gelişip sanatsal bir kimliğe bürünen ve seramik işlemeciliği adını alan bu üretim, Kapadokya’ya giden her seyahat severin ilgisini çekiyor. Kendisi kadar el emeğine dayanan işçiliği de bir o kadar önemli ve dikkat çekici olan seramiklere Kapadokya’da bulunan birçok hediyelik eşya mağazasından ulaşabilirsiniz. Hatta kimi yapım atölyelerini ziyaret ederek, testi yapımı sürecine katılıp kendi özel testinizi dahi yapabilirsiniz.



Testi ve seramiklerin yanı sıra Kapadokya’nın dünyaca ünlü peribacalarının karakterini verdiği kayadan oyma minyatürler de mutlaka alınması gereken hediyelik eşyalar arasında. 1 liradan 5 liraya kadar satılabilen ve adım attığınız hemen her yerde karşınıza çıkması muhtemel olan minyatürlerden mutlaka almalısınız.

EL EMEĞİ TEKSTİL ÜRÜNLERİ

Kapadokya, konumu gereği Anadolu coğrafyasının bütün kültürel özelliklerini bünyesinde barındırıyor. Yemekten giyime, el sanatlarından halk danslarına kadar her şey Anadolu’nun zengin kültürel birikimini yansıtıyor. Kapadokya seyahatinizin hemen her anında teneffüs etme fırsatı bulacağınız bu kültürel zenginlikten bir parça yanınıza almak isterseniz el dokuması halılar, el örgüsü çoraplar, dekor için üretilmiş ünlü Soğanlı Bebekleri ve yöre kültürüne has şalları hiç tereddüt etmeden satın alabilirsiniz. Tüm bu eşyaları seramik ve çanaklarda olduğu gibi Kapadokya’nın geneline yayılmış olan hediyelik eşya mağazalarından edinebilirsiniz.



MUHTEŞEM İKİLİ; ŞARAP – KABAK ÇEKİRDEĞİ

Kapadokya şaraplarının ne kadar ünlü olduğunu bilen bilir. Öyle ki, Türkiye’nin en büyük şarap fabrikalarından birinin merkezi Kapadokya’da bulunuyor. Profesyonel üretimlerin yanı sıra çok sayıda ev yapımı şarap atölyelerinin de bulunduğu Kapadokya’da damak tadınıza göre dilediğiniz şarabı alabilirsiniz. Aynı zamanda çok bilinmemekle birlikte en az şarapları kadar kabak çekirdeği de ünlüdür Kapadokya’nın. Hatta seyahatiniz boyunca bu ikisinin muhteşem ikili olarak anıldığını da sıkça duyarsınız. Damak tadınıza ve zevkinize göre bu kabak çekirdeği ve ünlü Kapadokya şaraplarını da valizinize güvenle ekleyebilirsiniz. Hatta yapacağınız yüklü alışverişlerde ürünlerinizin size kargo edilebileceğini de unutmayın.






Telefon : 0 224 225 43 43



 Gsm : 0 534 835 86 85                        Faks : 0 224 225 43 53                      e-mail : info@perisos.com.tr

Bozkırın Ortasındaki Şehir







Topraklarını sulayan Kızılırmak'ın yaz mevsimindeki sakin akışı gibi sessiz ve gölgesinde huzur bulunan bir şehirdir Çankırı...


Tarihin eski zamanlarında ismi Kengir iken, 1925 tarihinde Çankırı olarak değiştirilen şehir, sırtını bir tepeye yaslamış tipik bir Anadolu şehri olma özelliklerini barındırır. Şehrin kendine has güzelliği, uçsuz bucaksız bozkırların izlerini taşır. Adında kır oluşu da boşuna değil elbet... Yöresel ifade ile kel tepelerle kaplı. Başkente çok yakın, hatta yan yana ama onun kalabalığından ve karmaşasından uzakta, Anadolu'nun ortasında tabiatla hemhâl olmak isteyenler için harika bir mekândır Çankırı. Bu saklı ve mahçup güzellik hiçbir köşesinde yabancılık hissettirmez. Hangi yanına baksanız, tanıdık mütebessim bir çehre ile karşılık verir size...




Karatekin Beyin memleketi

Çankırı Kalesi'nin içinde, şehrin tarihinde önemli bir yer tutan Karatekin Bey'in türbesi var. Karatekin, Türklerin Anadolu'ya girişinden -kimi kaynaklara göre üç, kimine göre de beş altı yıl- sonra şehri fetheden komutandır. Onun Danişment Gazi ile beraber hareket ederek Büyük Selçuklular ve Süleyman Şah ile de bağlantılı olarak Sinop ve Kastamonu'nun da fatihi olduğu tarihî kaynaklarda belirtilir. Bölgeyi başta Haçlılar olmak üzere diğer tehlikelere karşı da korumuş olan Karatekin Bey, şimdi şehrin en yüksek yerinde, bir kartal yuvası gibi duran türbesindedir ve komutanlığını orada hâlâ sürdürüyor gibidir. Tepe, hem şehri kuşbakışı görmek için en uygun yer olması dolayısıyla bir seyir terası hem de piknik alanı olarak şehir sakinlerini ağırlamaya devam ediyor.




Ulu Camii

Şehir merkezine bir cami oturtulup etrafında diğer gerekli binaların yerleştirildiği klasik Türk şehir yapılanması Çankırı'da da belirgindir. Kanuni'nin 1522'de yaptırdığı caminin Mimar Sinan'ın kalfalarından birinin elinden çıktığı söylenir ve binanın güzelliği de bunu doğrular niteliktedir. Geniş avlulu caminin çarşı tarafındaki eski medrese de kültür merkezi faaliyet gösteriyor. Bu büyük camiyi kuşatan eski mahalle, bakır çarşısının taktakları ve kendini kuşatan nispeten yüksek yeni binalarla birlikte yaşıyor. Hemen hemen her eski şehrimizde bulunan buğday pazarında bir el sanatları merkezi var ki, burası da 18. yüzyıldan bu yana ayakta duran eski bir medresedir.




Taş Mescit

Daha eski bir yapı isterseniz şehrin merkezinde, Derbent denilen kuru çayın kenarında, bir tepelik üzerindeki Taş Mescit'i görmelisiniz. Bu, kısmen ayakta kalabilmiş yegâne Selçuklu eseridir. Burası günümüze Anadolu'nun ayakta kalan en eski dar'ül hadis binasıdır ve bir dönem Mevlevihane olarak da kullanılmıştır.

Bu yapı 1242'de Darüşşifa'ya ek olarak inşaa edildiğinden, duvarlarında kadehe sarılmış yılan ile birbirine dolanmış çift başlı ejder figürü varmış. Bugün eczacılık ve tıp sembolü olarak kullanılan figürlerden eczacılık sembolü olan kadehe sarılı yılan figürü Çankırı Müzesi'nde sergileniyor. Ancak tıp sembolü olan birbirine dolanmış çift başlı ejder figürünün orijinali kaybolmuş.

Çankırı'da kültür ve gelenek olarak ahiliğe yaslanan yârenlik, ticarî, sosyal ve ahlakî anlamda birçok pratiği içselleştiren, zamanında büyük fonksiyon icra etmiş bir müessesedir. Şimdilerde birçok alanda olduğu gibi sadece bir turistik öğe olarak kalsa da unutulmamış. Şehrin eski kütüphanesi, bir yâren evi olarak, yâren geleneğini hâlâ devam ettiriyor.




Merkeze 20 metre mesafede bulunan, Türkiye'nin rezerv itibarıyla en büyük tuz mağarası ve Çankırı'nın görülmesi gereken yerlerinden biri. Burada üretilen tuz sofralarda, karayollarında ve hayvanlarda yalama tuzu olarak kullanılmak üzere Türkiye'nin dört bir tarafına dağıtılır.

Çankırı'nın kendine mahsus yemekleri vardır. Çorbalardan toyga denilen ayranlı buğday çorbasını ve yine yöreye mahsus, yumurta ile yapılan ve diğer yörelere göre daha ince, az katlı su böreğini; aynı böreğin tavada kızartılan ve el böreği denilen bir çeşidini ilk sıraya koyabiliriz. Şebit denilen ve şerbetle tatlandırılmış yufkadan yapılıp dürüm gibi yenilen tatlısını ve yine Çankırı'ya has tahin helvasını tavsiye edebiliriz; tabii ki pek çok vilayetimizde satışı olsa da Çankırı kavununu bir de burada yemelisiniz.




Tıpkı merkez gibi şehrin diğer ilçeleri de görülesi güzelliklerle bezelidir. Tam mevsimindeyken Ilgaz Dağı hem millî parkı hem de kayak merkezi sizi bekliyor. Burada kar altındaki çamların seyrine doyum olmaz. Yanı başındaki Kurşunlu ilçesi, Çerkeş, Orta, Yapraklı, Eldivan ile Kızılırmak ilçesi ve nehri, Sakaeli ve Beşdut Kaya Mezarları ve Çavundur Termal Hamamı ile hem kültürel bir seyahat yapmış olursunuz hem de dinlenip mutlu olabilirsiniz.






Telefon : 0 224 225 43 43


 Gsm : 0 534 835 86 85                        Faks : 0 224 225 43 53                          e-mail : info@perisos.com.tr