Almanya denildiğinde akıllara ilk olarak Berlin, Münih ve Düsseldorf gibi şehirler gelse de, bu güzel ülke aynı zamanda Avrupa’nın en etkileyici ve şirin şehir ve kasabalarına ev sahipliği yapıyor. Orta Çağ’dan izler taşıyan bu büyüleyici kasabaları ziyaret ederek rüya gibi bir yolculuğa çıkabilirsiniz. Muhteşem doğası ile Orta Çağ’dan yapıları misafirlerine sunan Almanya’nın farklı güzelliğini romantik yol olarak adlandırılan bu yolculukla keşfedebilirsiniz. Peki Romantik Yol‘da hangi rotalar var? Gelin birlikte bakalım…
ŞATOLAR DİYARI FUSSEN
Almanya’nın güneyinde bulunan Fussen, Bavyera Bölgesi’nin 14 bin nüfuslu küçük ama bir o kadar da sevimli bir şehridir. Burada adeta masal dünyasından çıkıp gelen şatolar, bu bölgeye çok ayrı bir hava katıyor. Bu şatoların başında Neuswanstein geliyor. Sarp bir tepeye kurulmuş olan, 6 katlı, 19. yüzyıl Neo-romantisizm mimari stiliyle yapılan bu şatoyu ilk gördüğünüzde hemen bir yerden tanıdık gelecektir. Çünkü Walt Disney yapımı filmlerin başında gördüğümüz, üstünden parlayan bir yıldızın geçtiği veya Disneyland’ın simgesi olan kale Neuschwanstein’dan ilham alınarak tasarlanmış. Bu nedenle Neuswanstein Şatosu, Disney Kalesi olarak da biliniyor. Aslında kralın dinlenme mekanı olarak tasarlanan şato, 1886 yılında kralın ölümünden hemen sonra ücretli gezilere açılmış o günden bugüne şatoyu 61 milyon insan ziyaret etmiştir. Günümüzde ise şatoyu her yıl 1,5 milyona yakın insan ziyaret etmektedir.
Neuschwanstein Şatosu’nun yanı sıra, Füssen’de şehir merkezi, surlar, belediye binası ve dar sokakları görülecek diğer yerler arasında bulunuyor. Orta Çağ havasının yaşandığı şehirde aynı zamanda muhteşem bir doğaya da tanık olabilirsiniz. Yemyeşil ağaçların arasında bulunan göllerin etrafında yürüyüş yaparak keyifli anlar geçirebilirsiniz.
Almanya’nın güneyinde bulunan Fussen, Bavyera Bölgesi’nin 14 bin nüfuslu küçük ama bir o kadar da sevimli bir şehridir. Burada adeta masal dünyasından çıkıp gelen şatolar, bu bölgeye çok ayrı bir hava katıyor. Bu şatoların başında Neuswanstein geliyor. Sarp bir tepeye kurulmuş olan, 6 katlı, 19. yüzyıl Neo-romantisizm mimari stiliyle yapılan bu şatoyu ilk gördüğünüzde hemen bir yerden tanıdık gelecektir. Çünkü Walt Disney yapımı filmlerin başında gördüğümüz, üstünden parlayan bir yıldızın geçtiği veya Disneyland’ın simgesi olan kale Neuschwanstein’dan ilham alınarak tasarlanmış. Bu nedenle Neuswanstein Şatosu, Disney Kalesi olarak da biliniyor. Aslında kralın dinlenme mekanı olarak tasarlanan şato, 1886 yılında kralın ölümünden hemen sonra ücretli gezilere açılmış o günden bugüne şatoyu 61 milyon insan ziyaret etmiştir. Günümüzde ise şatoyu her yıl 1,5 milyona yakın insan ziyaret etmektedir.
Neuschwanstein Şatosu’nun yanı sıra, Füssen’de şehir merkezi, surlar, belediye binası ve dar sokakları görülecek diğer yerler arasında bulunuyor. Orta Çağ havasının yaşandığı şehirde aynı zamanda muhteşem bir doğaya da tanık olabilirsiniz. Yemyeşil ağaçların arasında bulunan göllerin etrafında yürüyüş yaparak keyifli anlar geçirebilirsiniz.
TİPİK BİR BAVYERA KENTİ AUGSBURG
Romantik yol üzerindeki bir diğer önemli rota da Bavyera eyaletinin güneybatısında yer alan Augsburg kentidir. Augsburg, Almanya’nın en eski şehirlerinden biri olma özelliğine sahiptir ve ayrıca Münih ve Nürnberg’den sonra Bavyera eyaletinin en kalabalık 3. şehridir. Tipik bir Bavyera kenti olan Augsburg mimari açıdan çok zengindir. Augsburg’da gezilecek yerleri; tarihi Maximilian Caddesi, Rönesans ve Barok tarzındaki saraylar, Azize Anna Kilisesi, Maximilian Müzesi, Belediye Sarayı olarak sıralayabiliriz.
Şehirdeki bu yerlerin önemine baktığımızda Azize Anna Kilisesi, Almanya’daki ilk Rönesans kilisesidir. Dış görünümü oldukça sade olmasına rağmen kilisenin iç tarafı çok detaylı ve etkileyicidir. Kilise aynı zamanda muhteşem fresklere sahiptir ve Rönesans döneminde önemli bir rol oynamıştır.
Bunun yanı sıra Maximilian Müzesi de şehrin en çok ziyaret edilen yerleri arasındadır. İki kasaba evinin birleşmesinden ortaya çıkan müzede mimari açıdan önemli olan ahşap modellerle altın ve gümüş eski paralar bulunmaktadır. Bu müzede ayrıca Bavyera dönemini anlatan sergiler de düzenlenmektedir.
Romantik yol üzerindeki bir diğer önemli rota da Bavyera eyaletinin güneybatısında yer alan Augsburg kentidir. Augsburg, Almanya’nın en eski şehirlerinden biri olma özelliğine sahiptir ve ayrıca Münih ve Nürnberg’den sonra Bavyera eyaletinin en kalabalık 3. şehridir. Tipik bir Bavyera kenti olan Augsburg mimari açıdan çok zengindir. Augsburg’da gezilecek yerleri; tarihi Maximilian Caddesi, Rönesans ve Barok tarzındaki saraylar, Azize Anna Kilisesi, Maximilian Müzesi, Belediye Sarayı olarak sıralayabiliriz.
Şehirdeki bu yerlerin önemine baktığımızda Azize Anna Kilisesi, Almanya’daki ilk Rönesans kilisesidir. Dış görünümü oldukça sade olmasına rağmen kilisenin iç tarafı çok detaylı ve etkileyicidir. Kilise aynı zamanda muhteşem fresklere sahiptir ve Rönesans döneminde önemli bir rol oynamıştır.
Bunun yanı sıra Maximilian Müzesi de şehrin en çok ziyaret edilen yerleri arasındadır. İki kasaba evinin birleşmesinden ortaya çıkan müzede mimari açıdan önemli olan ahşap modellerle altın ve gümüş eski paralar bulunmaktadır. Bu müzede ayrıca Bavyera dönemini anlatan sergiler de düzenlenmektedir.
DINKELSBUHL – ROTHENBURG
Burası, Romantik Yol’un tam ortasında yer almaktadır. Tarihi bir Orta Çağ kasabası olan Dinkelsbühl, Wörnitz Nehri ve 14 tane kulesi ve 4 kapısı olan surlarla çevrilidir. Dinkelsbühl’de özellikle dik çatılı masalımsı rengarenk kurabiye evlerle dikkatinizi çeker. Taş döşeli ara sokaklarıyla, parklarıyla, Gotik Kilisesi ve asilzadelere ait evleriyle oldukça güzeldir Dinkelsbühl…
Rothenburg Romantik Yol’un en güzel ve sevilen yerlerinin başında gelir. Almanya’nın en iyi korunmuş Orta Çağ kasabası olan Rothenburg, 1618 -1648 arasında süren 30 yıl savaşları esnasında diğer şehirlere göre çok iyi korunmuştur. Rothenburg’da saf Bavyera kökenli kültürüne tanık olmanız mümkündür. Şehri çeviren surlarda 42 tane kule vardır.
PRENSLER ŞEHRİ WURZBURG
Würzburg, 10. yüzyıldan başlayıp 1700’lü yıllara kadar çeşitli prensler tarafından yönetildiği için “Prensler Şehri” olarak anılır. 2.Dünya Savaşı’nda neredeyse tamamen yıkılmasına rağmen, 1950’li yıllarda tekrar inşa edilmiştir. Würzburg gezilecek yerler arasında Kraliyet Sarayı, Marienberg Kalesi, Katedral, Eski Köprü, Marienkapelle Kilisesi, Belediye Binası ve Müzesi, Eski Eserler Müzesi gibi yerler bulunuyor. Şehrin en eski köprüsü üzerinde birçok azizin heykellerini görebilirsiniz.
Würzburg’un en güzel göründüğü yer olan Marianberg Kalesi‘ni de mutlaka ziyaret etmelisiniz. Ayrıca Markt Plaza, şehrin kalbinin attığı yer olup, belediye binası ve kiliseler gibi tarihi yapılar ile doludur. Burada aynı zamanda yemek yiyebileceğiniz yerler bulabilirsiniz.
Almanya’nın en büyük ve en eski bağlarının Würzburg’da yer aldığını da hatırlatmak isteriz. Residenzplatz Sarayı ve Rosenbach Bahçeleri de mutlaka görmeniz gereken yerlerin başında geliyor. Saray, 1720 -1744 yılları arasında Barok tarzda yapılmış olup, içi fresk ve heykellerle dolu salonları, şapeli, kral odası, beyaz oda, aynalı oda ve muhteşem Rosenbach bahçeleriyle ünlüdür.
Würzburg, 10. yüzyıldan başlayıp 1700’lü yıllara kadar çeşitli prensler tarafından yönetildiği için “Prensler Şehri” olarak anılır. 2.Dünya Savaşı’nda neredeyse tamamen yıkılmasına rağmen, 1950’li yıllarda tekrar inşa edilmiştir. Würzburg gezilecek yerler arasında Kraliyet Sarayı, Marienberg Kalesi, Katedral, Eski Köprü, Marienkapelle Kilisesi, Belediye Binası ve Müzesi, Eski Eserler Müzesi gibi yerler bulunuyor. Şehrin en eski köprüsü üzerinde birçok azizin heykellerini görebilirsiniz.
Würzburg’un en güzel göründüğü yer olan Marianberg Kalesi‘ni de mutlaka ziyaret etmelisiniz. Ayrıca Markt Plaza, şehrin kalbinin attığı yer olup, belediye binası ve kiliseler gibi tarihi yapılar ile doludur. Burada aynı zamanda yemek yiyebileceğiniz yerler bulabilirsiniz.
Almanya’nın en büyük ve en eski bağlarının Würzburg’da yer aldığını da hatırlatmak isteriz. Residenzplatz Sarayı ve Rosenbach Bahçeleri de mutlaka görmeniz gereken yerlerin başında geliyor. Saray, 1720 -1744 yılları arasında Barok tarzda yapılmış olup, içi fresk ve heykellerle dolu salonları, şapeli, kral odası, beyaz oda, aynalı oda ve muhteşem Rosenbach bahçeleriyle ünlüdür.
KARTPOSTAL GÖRÜNÜMLÜ HEIDELBERG
Almanya’nın romantizm kokan şehri Heidelberg… Heidelberg, küçük bir alana yayılmış olmasına rağmen sahip olduğu değerlerle turistlerin çok ilgisini çeken bir yer. Yemyeşil ormanları, köprüleri, tarih kokan yerleri, yeme içme mekanları şehri her zaman cazip kılıyor. Hele bir de tabloları kıskandıracak güzellikteki görünümüyle misafirlerini büyülüyor.
Heidelberg’in bu denli güzel görünmesinde elbette ki, içindeki yapıların etkisi çok büyük. Kartpostal görünümlü, şatolar, kaleler, köprüler ve sokaklar sizi farklı bir havanın içine sokuyor. Bunlardan en dikkat çekeni ise şüphesiz Heidelberg Kalesi. Şehrin tepesine kurulan kale özellikle meydandan harika bir görünüme sahip.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder