Ünü sadece Toscana’yı değil tüm İtalya’yı aşmış, eskinin şehir devleti şimdinin şirin kasabası Lucca’ya geldiğinizde, sizi ilk karşılayacak olan şey, büyükçe bir meydanın ev sahipliği yaptığı küçük bir heykel olacaktır. Heykeli yapılan kişi arkasına yaslanarak öyle bir oturur ki, dünyanın bütün rahatlığını, keyfini, sefasını, konformizmini onda görüverirsiniz. Kısa hayatından keyif alabilmek için tüm dertlerden, tasalardan sıyrılmış bu adam, hafif bir sanatçı duyarlılığıyla oturduğu yerden dünyayı keser ince ince. Bu adam, ünlü İtalyan besteci, Giacomo Puccini’dir.,
Puccini’nin oturuşundan anlamak gerekir aslında şirin mi şirin Lucca kasabasının karakterini. Ama keşif tutkusu ağır basar ve başlarsınız o daracık sokakları arşınlamaya. Bir zamanlar Venedik ile birlikte iki büyük İtalyan şehir devletinden biri olan Lucca, o büyük kent ciddiyetini hala korur. Ama asla sadece ciddi değildir. Tıpkı bir sanatçı gibi, bir tarafı toplumsal duyarlılıktan beslenirken, bir tarafı da ince bir hüzünden beslenir; ve mutlaka bir tarafında umudu ve özgürlüğü görmek mümkündür. Çok da düşünmeye gerek yoktur aslında bunları, kırık bir İtalyanca ile sokak yazılarını takip etmek yeter de artar bile. Bir sokağında bürokrasinin kirli oyunlarından şikâyet eder bu yazılar bir sokağında da özgürlükten ve sanattan dem vurur. Ben kasabadan ayrılırken karşılaştım Lucca turuna damga vuran duvar yazısıyla. Hislerimin sağlaması olduğu için mi etkilendim bu kadar bilmem ama, Lucca’nın bana yine bekleriz dediği duvar yazısında tam da şöyle diyordu; “La Tranquillità e İmportante la Libertà”. Yani “Huzur, Özgürlük Kadar Önemlidir.”
Lucca, İtalya’nın son yıllarda turizme kapılarını açmış noktalarından biri. Aslında tam anlamıyla açmış da sayılmaz. Turist yoğunluğunun en çok olduğu saatlerde yerel halk evlerinde olmayı tercih ediyor. Sabah erken saatlerde ya da akşamüzeri Lucca’ya geldiğinizde bu muhteşem kasabanın gerçek yüzünü görmeniz mümkün. Öncelikle Lucca sokaklarının tamamına yakını hatta tamamı araç trafiğine kapalı. (Görevli araçlar hariç) Bu nedenle kasabanın en yaygın ulaşım aracı bisiklet. Buraya geldiğinizde bisikletin envai çeşidini görmeniz mümkün. Hatta görmekle kalmayıp, kiralayarak tüm kasabayı bisikletle turlamak yapılabilecek en mantıklı şeyler arasında. Zaten halkın da tamamı bisiklet kullanıyor. Tam bir bisiklet cenneti olan Lucca’da birçok bisikletin önünde bulunan ve normalden daha büyük olan seleleri gördüğünüzde şaşırmayın. O seleler evcil köpekler için yapılmış. Tabi ki, aile boyu olan çift koltuklu bisikletleri de unutmamak gerekiyor.
Lucca’nın biraz politik bir kasaba olduğundan bahsetmiştik. Bu durum yerel halk için hayli önemli olsa da, turistler için bazen can sıkıcı olabiliyor. Pazartesi günü öğlen saatlerine kadar açılmayan işyerleri, bir anda tüm esnafların greve gitmesi gibi durumlar bazen turistleri zor durumda bıraksa da, iç gıdıklayıcı bir şekilde hayran kalmamak mümkün değil. Çalışma alanlarında durum böyle olsa da, söz konusu sanat olunca aktivitelerin non-stop olduğu rahatlıkla söylenebilir. Hemen her tarihi yapı, her akşam bir sanat etkinliğine ev sahipliği yapıyor. Yani Lucca’da akşam katılacak aktivite bulamamak gerçekten zor. Çok sayıda kilise ve galerinin ev sahipliği yaptığı sergilerden bahsetmiyorum bile. Özellikle Lucca’ya gelmişken Puccini dinlesek ne güzel olur diyenler için, katedrallerde gerçekleştirilen Puccini operaları bulunmaz nimet.
Gelelim Lucca’nın görülmesi gereken yerlerine. Lucca’da çok sayıda irili ufaklı meydan, kilise, saray ve müze bulunuyor. Kasabadaki meydanları, Anfiteatro Meydan’ı, Napoleone Meydan’ı, San Martino Meydan’ı ve San Michele Meydan’ı olarak sıralamak mümkün. Bunlardan en ünlüsü Lucca’nın kuruluşundan beri var olan Anfiteatro Meydan’ı. İsminden de anlaşılacağı üzere Lucca ilk kurulduğunda anfi-tiyatro olan meydan şimdilerde şehrin en ünlü meydanı ama küçük bir farkla. Anfi-tiyatroyu oluşturan yapılar günümüze kadar geçirdiği dönüşümlerle birer ev halini almış. Fakat dizayn açısından aynı kaldığı için oranın bir anfi-tiyatro olduğunu anlamak oldukça kolay.
Kilise ve katedral açısından da çok zengin olan Lucca’da mutlaka görülmesi gerekenler, Lucca Katedrali ve San Michele in Foro Kilise’si. Oldukça görkemli mimariye sahip bu iki yapı aynı zamanda oldukça geniş birer meydana da sahip. Lucca Katedrali’ni kasabanın birçok yerinden sahip olduğu dev kule nedeniyle görmek mümkün.
Lucca’da kasabayı çevreleyen dev surların üzerinde çok sayıda ağaç bulunuyor. Bu yüksek yapıların üzerine yapılmış bahçeler ilkbahar, yaz ve sonbaharda muhteşem bir hale geliyor. Özellikle Guinigi Kulesi’nin üzerinde yer alan bahçe görülmeye değer. Babil Asma Bahçesinden esinlenilerek hazırlanmış olan bu bahçe Lucca’nın en çok ilgi gören noktalarından.
Eğer tüm bu turistik noktaları gezmek size göre değilse, kiralayacağınız bisikletle kasabanın tüm sokaklarını turlayabilirsiniz. Tabi ki, bu aktiviteyi yürüyerek de yapmak mümkün. Bir de Puccini’den La Boheme operasını dinleme şansınız varsa, Lucca’da geçireceğiniz bu zamanın hayatınız boyunca aklınızdan çıkmayacağından emin olabilirsiniz. Biz şimdiden “Ah şimdi Lucca’da olmak vardı” diyoruz!
Telefon : 0 224 225 43 43
Gsm : 0 534 835 86 85
Faks : 0 224 225 43 53
e-mail : info@perisos.com.tr
Ünü sadece Toscana’yı değil tüm İtalya’yı aşmış, eskinin şehir devleti şimdinin şirin kasabası Lucca’ya geldiğinizde, sizi ilk karşılayacak olan şey, büyükçe bir meydanın ev sahipliği yaptığı küçük bir heykel olacaktır. Heykeli yapılan kişi arkasına yaslanarak öyle bir oturur ki, dünyanın bütün rahatlığını, keyfini, sefasını, konformizmini onda görüverirsiniz. Kısa hayatından keyif alabilmek için tüm dertlerden, tasalardan sıyrılmış bu adam, hafif bir sanatçı duyarlılığıyla oturduğu yerden dünyayı keser ince ince. Bu adam, ünlü İtalyan besteci, Giacomo Puccini’dir.,
Puccini’nin oturuşundan anlamak gerekir aslında şirin mi şirin Lucca kasabasının karakterini. Ama keşif tutkusu ağır basar ve başlarsınız o daracık sokakları arşınlamaya. Bir zamanlar Venedik ile birlikte iki büyük İtalyan şehir devletinden biri olan Lucca, o büyük kent ciddiyetini hala korur. Ama asla sadece ciddi değildir. Tıpkı bir sanatçı gibi, bir tarafı toplumsal duyarlılıktan beslenirken, bir tarafı da ince bir hüzünden beslenir; ve mutlaka bir tarafında umudu ve özgürlüğü görmek mümkündür. Çok da düşünmeye gerek yoktur aslında bunları, kırık bir İtalyanca ile sokak yazılarını takip etmek yeter de artar bile. Bir sokağında bürokrasinin kirli oyunlarından şikâyet eder bu yazılar bir sokağında da özgürlükten ve sanattan dem vurur. Ben kasabadan ayrılırken karşılaştım Lucca turuna damga vuran duvar yazısıyla. Hislerimin sağlaması olduğu için mi etkilendim bu kadar bilmem ama, Lucca’nın bana yine bekleriz dediği duvar yazısında tam da şöyle diyordu; “La Tranquillità e İmportante la Libertà”. Yani “Huzur, Özgürlük Kadar Önemlidir.”
Lucca, İtalya’nın son yıllarda turizme kapılarını açmış noktalarından biri. Aslında tam anlamıyla açmış da sayılmaz. Turist yoğunluğunun en çok olduğu saatlerde yerel halk evlerinde olmayı tercih ediyor. Sabah erken saatlerde ya da akşamüzeri Lucca’ya geldiğinizde bu muhteşem kasabanın gerçek yüzünü görmeniz mümkün. Öncelikle Lucca sokaklarının tamamına yakını hatta tamamı araç trafiğine kapalı. (Görevli araçlar hariç) Bu nedenle kasabanın en yaygın ulaşım aracı bisiklet. Buraya geldiğinizde bisikletin envai çeşidini görmeniz mümkün. Hatta görmekle kalmayıp, kiralayarak tüm kasabayı bisikletle turlamak yapılabilecek en mantıklı şeyler arasında. Zaten halkın da tamamı bisiklet kullanıyor. Tam bir bisiklet cenneti olan Lucca’da birçok bisikletin önünde bulunan ve normalden daha büyük olan seleleri gördüğünüzde şaşırmayın. O seleler evcil köpekler için yapılmış. Tabi ki, aile boyu olan çift koltuklu bisikletleri de unutmamak gerekiyor.
Lucca’nın biraz politik bir kasaba olduğundan bahsetmiştik. Bu durum yerel halk için hayli önemli olsa da, turistler için bazen can sıkıcı olabiliyor. Pazartesi günü öğlen saatlerine kadar açılmayan işyerleri, bir anda tüm esnafların greve gitmesi gibi durumlar bazen turistleri zor durumda bıraksa da, iç gıdıklayıcı bir şekilde hayran kalmamak mümkün değil. Çalışma alanlarında durum böyle olsa da, söz konusu sanat olunca aktivitelerin non-stop olduğu rahatlıkla söylenebilir. Hemen her tarihi yapı, her akşam bir sanat etkinliğine ev sahipliği yapıyor. Yani Lucca’da akşam katılacak aktivite bulamamak gerçekten zor. Çok sayıda kilise ve galerinin ev sahipliği yaptığı sergilerden bahsetmiyorum bile. Özellikle Lucca’ya gelmişken Puccini dinlesek ne güzel olur diyenler için, katedrallerde gerçekleştirilen Puccini operaları bulunmaz nimet.
Gelelim Lucca’nın görülmesi gereken yerlerine. Lucca’da çok sayıda irili ufaklı meydan, kilise, saray ve müze bulunuyor. Kasabadaki meydanları, Anfiteatro Meydan’ı, Napoleone Meydan’ı, San Martino Meydan’ı ve San Michele Meydan’ı olarak sıralamak mümkün. Bunlardan en ünlüsü Lucca’nın kuruluşundan beri var olan Anfiteatro Meydan’ı. İsminden de anlaşılacağı üzere Lucca ilk kurulduğunda anfi-tiyatro olan meydan şimdilerde şehrin en ünlü meydanı ama küçük bir farkla. Anfi-tiyatroyu oluşturan yapılar günümüze kadar geçirdiği dönüşümlerle birer ev halini almış. Fakat dizayn açısından aynı kaldığı için oranın bir anfi-tiyatro olduğunu anlamak oldukça kolay.
Kilise ve katedral açısından da çok zengin olan Lucca’da mutlaka görülmesi gerekenler, Lucca Katedrali ve San Michele in Foro Kilise’si. Oldukça görkemli mimariye sahip bu iki yapı aynı zamanda oldukça geniş birer meydana da sahip. Lucca Katedrali’ni kasabanın birçok yerinden sahip olduğu dev kule nedeniyle görmek mümkün.
Lucca’da kasabayı çevreleyen dev surların üzerinde çok sayıda ağaç bulunuyor. Bu yüksek yapıların üzerine yapılmış bahçeler ilkbahar, yaz ve sonbaharda muhteşem bir hale geliyor. Özellikle Guinigi Kulesi’nin üzerinde yer alan bahçe görülmeye değer. Babil Asma Bahçesinden esinlenilerek hazırlanmış olan bu bahçe Lucca’nın en çok ilgi gören noktalarından.
Eğer tüm bu turistik noktaları gezmek size göre değilse, kiralayacağınız bisikletle kasabanın tüm sokaklarını turlayabilirsiniz. Tabi ki, bu aktiviteyi yürüyerek de yapmak mümkün. Bir de Puccini’den La Boheme operasını dinleme şansınız varsa, Lucca’da geçireceğiniz bu zamanın hayatınız boyunca aklınızdan çıkmayacağından emin olabilirsiniz. Biz şimdiden “Ah şimdi Lucca’da olmak vardı” diyoruz!
Telefon : 0 224 225 43 43
Gsm : 0 534 835 86 85
Gsm : 0 534 835 86 85
Faks : 0 224 225 43 53
e-mail : info@perisos.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder